4

23 6 0
                                    

"Aigo..." Kıkırdayıp oyuncu bir tavırla Chris'in omzuna vurdu ve başını sağa sola salladı Youngmi. "Sen romantik bir adamsın."

"Hayır." Youngmi'nin saçlarını karıştırdıktan sonra omuzlarını silkti. "Çaresiz bir adamdım sadece. Yoksa çok daha güzel bir şekilde teklif eder, onu daha mutlu ederdim."

Titrek bir iç çekip omuzlarını düşürdü ve Youngmi'nin gözlerine baktı Chris. O an, öyle küçük bir çocuktan destek istediğine inanamıyordu. Sahi, ço uzun zamandır kimseden destek istemiyordu ki, böyle açığa çıkacağını nereden bilebilirdi?

"Bak," dedi yüzüne buruk bir gülümseme yerleştirirken. "Baban polis akademisindeyken."

"Çok yakışıklısın baba! Geçmişte böyle miydin gerçekten? Tabii ki hala çok yakışıklısın ama o zaman ayrı bir havan varmış!"

"Değil mi?" Onun gibi gülümseyip parmaklarını güçsüzce fotoğrafların üstünde gezdirdi Chris. Hafifçe kaşları çatıldı ve küçük bir kahkaha attı. "Polis akademisi gerçekten dünyanın en kafa karıştırıcı yeri biliyor musun balım? Yaptığın hiçbir şey doğru değil ama yaptığın hiçbir şey yanlış da değil. Orası ayrı kuralları olan, çok ayrı bir dünya gibi."

"Nasıl yani?"

Babasının her sözünü hafızasına kazırken kıkırdamış ve fotoğrafları incelemeye devam etmişti. Babasının kendinden önceki hayatı çok ulaşılmazdı onun için bu zamana kadar. Şimdi böylesine anıları anlatıyor olması Youngmi'yi gerçekten özel hissettirmişti.

"Yani şöyle... Sınavdan en düşük notu aldığın için bile takdir görebilirsin, ama aynı zamanda yemeğini yediğin sıraya bile karışıp seni fırçalayabilirler. Bu gerçekten... Polis olmanın özeti gibi. Suçlar ve suçlu insanlarla uğraşmak apayrı bir dünya. Bunu anlamıştım orada."

"Aish... Çok zormuş." Hafifçe titreyip dudaklarını birbirine bastırdı ve kenardaki fotoğrafı işaret etti parmağının ucuyla. "Felix peki? Bu o değil mi?"

"Hmhm. O."

Titrek bir iç çekip sancıyan kalbiyle gülümsedi Chris. Konuşmadan önce bir süre duraksamak zorunda kalmıştı. İçine çöken matem bedenini sarıyor gibiydi, kaçmak istese de sona yaklaşıyordu. Sıklaşan nefesi ve sıkışan kalbi de bunun bir numaralı habercisi gibiydi.

"Çok güzel değil mi?" diye fısıldadı Chris.

Felix, önünde durduğu küçük, müstakil bir ev ve yanına dizilmiş bir sürü koliyle gülerek poz vermişti. Şaşırıyordu Chris, hala nasıl aklını başından alıyor olabilirdi? Geçmişinden kaçmak için her şeyi yapmaya hazırken, hatta belki elinden geldiğince çabalıyorken, sadece fotoğrafta attığı bir gülümseme nasıl kalbine böyle işleyebilirdi? Nasıl böyle mükemmel olabilirdi? Hala nasıl Chris'i bu dünyadan soyutlayıp kendini güvende hissetmesine sebep olabilirdi?

"Bu sizin eviniz miydi baba?"

"Hmhm, bizim evimizdi."

14 yıl önce, Christopher Bangchan, Daegu'da bir ev

Hayatım beni çok az şaşırtmıştı, cidden. Risk almayı sevmediğimden sürprizlere kapalıydım ve bu yüzden her şey planladığım gibi giderdi. Kontrol manyağı sayılabilirdim sanırım bu noktada ama zihnimde dönen onlarca şeyin ardından bir de beklenmedik şeyler beni ürkütüyordu her manada. Hatta öyle ki, beklemediğim şeyleri sayacak olursam elimde sadece bunlar vardı: Ortaokulda teyzemde kalmak zorunda olmam, lisede girdiğim ilk işte canımın bir değerinin olmaması, Felix diye birinin hayatıma girmesi, ki o ve getirileri hayatımın en büyük ve en güzel sürpriziydi, Hollanda'da bir düğüne katılmak, polis akademisinde hocaların bize boktan hayat dersleri verdiğini sanması için kaldığım cezalar ve... İşte burası.

stay alive [chanlix]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin