Ben ve iki devrem teröristler tarafından esir alınmış kollarımızdan tavana bağlanmıştık. İlizyon yeteneklerine bayılan biri olarak ağız ve mimik oynatmadan konuşabiliyorum.
Erlerin herhangi bir çatışmaya katılması doğru değil fakat bulunduğumuz küçük askeriyeye üst üste tacizde bulunmuşlar en sonunda çarşıda bizi kaçırmışlardı. Şırnak silopi Irak sınırı eşittir tehlike demekti.
Şerefsiz itlerden çok pis dayak yediğimiz halde gözlerimizi her ihtimale karşı açık tutmaya çalışıyorduk. Yüzleri puşilerle kamuflajlı üç pezevengi başımıza dikmişler TSKyi nasıl tehdit edebileceklerinin planını yapıyorlardı.
Karnıma yediğim darbeden dolayı nefes almakta zorlanıyor ağzımın kanla dolduğunu hissediyorum. Aklıma gelen hin fikirle karşımda duran Hasan ve Emrah'a şerefsiz sırıtmamdan gönderdim.
İkisi de baygın gözlerle bakarken gülüşümü gördüklerinde gözleri ışıladı. Ne yapıcağımı anlamışlardı. Eski bir, tek katlı köy evine getirilmiş yaklaşık iki gündür gizli görevimiz hakkında bizi öttürmeye çalışıyorlar. Sorun şu ki biz özel harekat değiliz ve erleri özel görevlere göndermezler.
Ağzım hafif aralıkken oyunuma başladım. İlk önce siren sesi gibi tuhaf bir ses çıkardım." Dikkat etrafınız sarıldı hemen teslim olmanız dahilinde kılınıza dahi zarar gelmeden TSK tarafından tutuklanmak üzere alınacaksınız."
Boğuk ve kalın çıkarmaya çalıştığım sesimle üç pezevenk de konuşmanın başında sesin geldiği tarafa yani bana baktıktan sonra hiçbir ağız ve mimik uygulamadığım için etraflarına bakmaya başladılar.
Hasan karşımda dudaklarını birbirine bastırmış gülmemeye çalışıyordu. "Ne oluyor? Hani bura güvenlikliydi." dedi biri yanındakilere çaresizlik ile bakarken. " Rojin heval buraya gelemeyecekklerini söylemişti. " dedi diğeri.
Üçü de silahlarını daha da sıkı tutmaya başlamışlardı. "Size söylüyoruz etrafınız sarıldı. Bize teslim olmanız ve erlerimizi serbest bırakmanız dahilinde canınız yanmayacak."
Sanki konuşan ben değilmiş gibi şaşkınlıkla etrafa bakmaya başladım. Hasan kendini sıkmaktan kıpkırmızı olmuştu. Sinirle ona uyarı dolu bakışlar atınca o da şaşırmış gibi davranmaya başladı. Emrah mimiklerini kontrol edebiliyordu fakat gözlerinin parladığını görebiliyorum.
"Hassiktir."dedi diğeri üçü de ağır doğu ağzına sahipti. "Yav bizden başka birini de bırakmadılar. Dışarıdaki arkadaşlarla beş kişiyiz. Ne kadar dayanabiliriz. " Bir ağızı ancak bu kadar kötü kullanabilirlerdi. Miğdem bulandı yüzümü ekşittim.
"Mikrofondur nedir ses bu kadar yakından geliyor." ikisi hızla etrafı aramaya başladı. Biri de elindeki G3ü sıkı sıkı tutmuş gelecek kişiyi bekliyordu. Ses tonunu daha da ciddileştirerek konuşmama devam ettim. "Burada bir şey yok havalandırmadan geliyor herhal."
"Size etrafınız sarıldı dedim. Askerlerimizin ellerini çözün ve silahları onlara teslim edin yoksa buradan parçalanmış olarak leşinizi biz çıkartırız. "
İkisi birbirine korkuyla bakarken kapının ordaki hızla arkasını döndü. "Görünürde kimse yok kesin özel kuvvetleri yolladılar hemen çözün yoksa öldürecekler."
İkisi hızla kendilerine yakın olan Hasan ve Emrah'ı çözüp ellerindeki G3ü onlara teslim etti. Emrah ve Hasan şaşkınlıkla pörtlemiş gözlerle bana baktıktan sonra hızla silahları onlara tuttu.
Diğeri de beni çözüp silahı elime tutuşturdu. Kollarım o kadar uyuşmuştu ki zor havada tutuyordum. Arkadaşlarımın yanına geçip üç it karşısında emniyetleri açtık.
"Hepsi ilizyondu." dedim. Ağzımı bile oynatmadan konuşurken tam idrak edip üzerimize atlayacakları an "şimdi diye bağırdım ve üçünün de kafasına nişan alarak etkisiz hale getirdik.
Çıkan patlama sesinden dışarıdaki iki it hızla içeri girdi. "Ne oluyor la-" laflarını ağzında keserek direkt üzerlerini taradık. Beş kişinin de öldüğüne kanaat getirip kafamı şaşkınca bizimkilere çevirmenle üçümüz de delirmişcesine kahkaha atmaya başladık. "Ula Kadir ula Kadir." Emrah hem gülüyor hem söyleniyordu.
Kemal Sunal taktiği uygulayıp profosyonel bile olmadan bu kadar özel bir an yaşamış bu kadar şanlı bir sevap kazanmıştık. Gözlerimi duvarda asılı paçavraya çevirdim. Hızla adımlayarak duvardan söküp aldım.
Küçük izbe evin dökük odalı alaturka tuvaletine gidip paçavrayı parçalayıp hızla tuvalete attım. Arkadaşlarımın yanına ilerledim. İçeri girdiğimde yüzlerindeki tebessümü görünce işte o an Yüce Rabbim'e şükür ettim. Nasıl bir sevap işlemiştim de böyle bir anı lütuf olarak sunmuştu.