i knew you🐚🌊

322 41 50
                                    







"İstemek
benim için yeterliydi."

"..."






"İnanmıyorum, kasabadaki en pahalı otelde kalıyorsun ama kaldığın odanın kapısında pas var!" Gecenin bir yarısı kimseyi rahatsız etmeden kahkaha atmaya çalışıyorlardı. Birbirleriyle dalga geçecek kadar yakınlaşmışlardı şimdiden.

"Beni güldürme kapıyı açamıyorum." Charles, kapıyı açmayı denemekten vazgeçip gülerken kapının yanında kırmızı halı ile kaplı zeminde oturan Augustine'e 'yardım eder misin' der gibi bir bakış attı.

"Demek ben olmasam kapıda kalacaktın..." Elbisesini toplayıp ayağa kalkan Augustine ilk denemede kapıyı açıp eliyle Charles'ı kendi odasına buyur etti.

Augustine'in zorlanmadan kapıyı açtığını gören Charles ilk başta şaşırıp afalladı sonra gülümseyerek içeri girdi.

O gece ilk iş odadaki kalitesiz su ısıtıcısında su kaynatıp makarna yaptılar. Augustine olmasa Charles neredeyse o olayı da bir fiyaskoyla sonuçlandırıyordu o ayrı bir konu.

Zar zor da olsa makarnayı yapıp servis tabaklarına yerleştirdiler. Augustine hiçbir şey demeden tabağını eline alıp açık pencerenin pervazına oturup yıldızlarla dolu gökyüzüne baktı. Charles da sorgulamadan onu takip edip yanında yerini aldı.

"Gökyüzünü seviyorsun ha?" Augustine, Charles'ın ne demek istediğini anlamayıp yüzünü gökyüzünden çevirip sorgulayan gözlerde ona baktı bir yandan da makarnasının üstüne peynir rendelemekle meşguldü.

"Ne demek istiyorsun?"

"Yani, yapabildiğin ilk fırsatta başını yukarı kaldırıp yıldızlara falan bakıyorsun..." Charles bunu konuşacak bir şey olsun diye acemice söylemişti. Augustine bunu fark edip nazikçe gülümseyip farklı bir şeyden bahsetmeye başladı.

"Kuzey ışıklarını hiç görme şansın oldu mu?"

"Hayır, hep merak etmişimdir ama hiç fırsatını bulup izlemeye gitmedim." Augustine söyleyeceği şeyi düşünürken Charles'ın gözlerinin onu nasıl gökyüzüne bakmaktan alıkoyduğunu fark etti.

Gecenin köründe nasıl parladıklarını düşündü. Yangına muhtaç ormanlar gibiydiler. Işıldayarak yanıyorlardı ama alevler yeşildi. Denizden gelen tuzlu rüzgar yüzüne vurup nefesini kesti. O gözlere sahip olmak istiyordu.

O gözler sadece ona baksın istiyordu. Yalnızca ağustos ayında değil eylülde de ekimde de yılın her günü her dakikası o gözlerin 'onun' olmasını istiyordu.
Sadece istemek yeterli miydi?

"Gözlerin... Yeşil kuzey ışıklarını hatırlıyor bana."







🌌✨🌔







"Ne izlemek istersin?" Charles'ın aklında bir film vardı ama kibarlık olsun diye ilk Augustine'e sordu.

"Fark etmez, sen seç..." Charles düşündüğü şeyin çok yanlış olduğunun farkındaydı fakat Augustine ile aralarındaki çekimi de hiçe sayamazdı.

"Çok önceden 'Manzaralı Oda' diye bir film izlemiştim, çok hoştu..." Geniş koltukta nefes alışını hissedecek kadar yakınında oturan kıza baktı. Kendine hakim olamıyordu düşünceleri gittikçe bulanıklaşmıştı.

"Konusu ne?" Genç kız kafasını hafifçe yana eğerek bakışlarını karşısındaki adamın gözlerinden çekmedi.

"İtalya'ya tatile gelen birinin kaldığı otelde yan odasında kalan özgür ruhlu bir kişiliğe aşık olması. Geldiği şehirde onu bekleyen birinin olmasına rağmen..." Augustine duyduğu şey üzerine sıkıca gözlerini kapattı Charles'ın ona gittikçe yaklaşan nefesini hissettikçe kalbi duracakmış gibi hissediyordu.

"Sanırım bu filmi daha önce izlemiştim ama-"
Charles'ın buz gibi dudakları sözünü kesmişti. Onu delirtecek kadar yavaştı ama gerçek olamayacak kadar da güzeldi dudaklarının dansı...

Çok değil kısa bir süre sonra Augustine, genç adamın boynundaki elinden yardım alarak dudaklarını onunkinden ayırdı ama yüzünü uzaklaştırmadan konuştu.

"Bu... Çok yanlış Charles..." Öptüğü kadın gibi Charles'ın her bir hücresi de yaptığı şeyin yanlış olduğunu haykırıyordu. Charles neredeyse şimdiye kadar yaptığı ve bundan sonra yapacağı her şeyden vazgeçecekken Augustine tekrar konuştu.

"Ama zaten yanlış olduğu için güzel hissettiriyor..."

İşte o an sanki Charles'ın en kötü niyetlerini ortaya çıkarmıştı.




🐚🌻🌊





"Pierre en son ne dedi sana?" Betty, erkek arkadaşının onlarca cevapsız aramasını gördükten sonra onu tekrar aramıştı fakat bu sefer erkek arkadaşı ona cevap vermemişti zaten bir süre sonra Charles telefonunu kapatmıştı artık telefon çalmıyordu bile...

"Charles benim İnstagram'a attığım videoyu izlerken arkada sen ve Andre'yi görmüş haliyle de buna kafası bozulmuş seni aramış ama sen de telefonu açmamışsın."

Inez, Pierre'in ona yarım saatte anlatabildiği olayı Betty'e tek cümle ile anlatabildiği için gururluydu ama daha çok arkadaşının çalkantılı ilişkisi için üzülüyordu.

"Umarım her şeyi yanlış anlayıp kötü bir şeyler yapmaz..." Betty yatağının üstüne oturup telefonun başında beklemeye başladı.

Tüm gece orada belki onu geri arar diye bekledi orada ama Betty; Charles'ı biliyordu, kafası bir şeye bozulduysa çoktan bir sokak lambasının altında sarhoş olmuş Levi's tişörtü ile dans ediyordur diye düşündü.

Charles'ın, son trene son dakika ayak basan insanlar gibi kararsız olduğunda onu bir kan lekesi gibi yaralayabileceğini de biliyordu.

Genç olmasına rağmen her şeyi biliyordu.






•••

Merhabaaa bölümü nasıl buldunuz?

Nedir bu Betty'nin çektiği ya Betty napsın, nerelere gitsin kafasını nerelere vursun

Lütfen hayalet okuyucu olmayın yorum yapmasanız bile oy atarsanız çok sevinirim 🫶🏻

Yazım yanlışı gördüyseniz haber verin düzelteyim muaahhh görüşürüz aşklarım çok seviyorum sizi😽💋




🦢🐚🪐

august//leclercHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin