Second meet

8 1 0
                                    

Dolmuşta ve ondan sonrasında olan biteni arkadaşlarıma anlattığımda benimle öyle bir taşşak geçmişlerdi ki... keşke onlara bunu anlatmasaydım demiştim.

-Resmen adama seks çağrısı yapmışsın.

Dedikten sonra bir anırmıştı bu Hoseok denilen ibne... bütün çay bahçesi bize bakmıştı, haklı olarak. Yoongi denen diğer soğuk nevale ise bıyık altından bir gülüyordu... ama en canımı yakan da biricik can yoldaşım dediğim Jimin'in en çok dalga geçen kişi olmasıydı orası da ayrı bir konu.

-Ulan insan bir etrafına bakar, bir yoklar, hiç mi düşünmedin be oğlum,'ben açıyorum bunu ama anlamını bilen birine denk gelir miyim?' diye?
-Kes be, zaten adama rezil oldum olacağım kadar.
-Ay hayır bir de Hintçe şarkılar da açmış. Hadi oldu da adam Hint çıksaydı, ne bok yiyecektin lan?
-Ne güzel işte, kültürümüzü seven biri diye düşünürdü.

Diye dalga geçti Yoongi. Tanrı'nın soğuk nevalesine bak anasını satayım. Konu benimle dalga geçmek olunca başımda espiri yapıyor orospu.

-Geçin siz dalganızı geçin. Sonra başınıza aynısı gelince bende size acımıyacağım.
-Yav bi' siktir git be. Bir de drama yapıyor.
-Kim senin kadar tedbirsiz olur hyung?
-Sende mi be Jimin?
-Düşene de bir tekme o vurur be Seokjin.

Hoseok denen ibne bir kez daha anıra anıra gülünce rahatsız olan biri bizi uyarmıştı, daha doğrusu ayı Hoseok'u uyarmıştı. Hoseok da özür dileyip anırmasını sonlandırmıştı.

-Eee, adamdan nasıl özür diledin?

Gülmeleri yeni durmuştu ki benim cevabımdan sonra hepsi birbirlerine beş saniye sessizce bakıp tekrar anırmaya başlamışlardı.

-Özür falan dilemedim, kaçtım oradan. Kısaca: topuk.

Buluşmamız bittiğinde dolmuş durağında bekliyordum. Hava kararmıştı. Herne kadar benimle ölümüne dalga geçmeyi seven bir arkadaş grubum olsa da onlarlayken zaman çok hızlı geçiyordu.

Sabah yaptığıma gelirsek, normal şartlarda olsaydık kesininlikle özür diler hatta hatamı telafi etmek için kahve ısmarlardım ancak son açtığım şarkıya ithafen böyle söylemiş bir adamdan korkulacağını bilmem için yeteri kadar k-drama ve anime geçmişim var. Sonuçta bir daha görmem çok zor, değil mi? O kadar da şanssız değilim.

Yine kulağımda Bluetooth kulaklığım vardı. Ve bu sefer yine touch you dinliyordum çünkü sarıyordu şarkı. Yalan yok. Durağa iki yaşlı çift gelmiş ve aralarında bir sohbet başlamıştı ki yine kulaklığımın sesi gitmişti. Sinirle telefonu elime alınca yanımdan hoparlörden gelme İngilizce anlayamadığım bir şeyler söyleme sesi gelmişti. Yan gözle baktığımda sabahleyin karşılaştığım adam bir bana bir de telefonuna bakıyordu. Ne kadar da şanssızmışım ben.

Kendi telefonunu susturunca yanaklarım kızarmaya başladı.

-Demek sadece troll olsun diye dinlemiyordun.

Diyerek bana yandan bir gülümseme verdiğinde gamze çukurları ortaya çıkmıştı. Kaşlarımı çattım.

-Bu şarkıyı bilenler pek hayra alamet olmuyorlar.
-Öyle olabilir.

Karşımdakini şöyle bir süzünce ne kadar da entellektüel biri olduğunu anlamıştım. Kahverengi geniş bir kaban giyiyordu ve dizlerine kadar geliyordu. Boynunda ağzına kadar dolanmış bir atkı ve gözlükleri vardı. Saçlarının üstünde de şapka. Boyu benden iki üç santim uzundu...galiba?

-O zaman nasıl telafi edeceksin?

Tek kaşımı kaldırdım. Pardon?

-Neyi?
-Sabahki kabalığını ve yaptığın o trollüğü.
Sonuçta ilkinde resmen beni rahatsız ettin ikincisinde de yüzüme bakmadan kaçıp gittin. Sence de bir telafiyi hak etmiyor muyum?

Davetsiz Misafir| NamjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin