Camdan dışarı, Deugu'nun sabah ışıklarıyla aydınlanan sokaklarına saliselik olsa da bakıyordum. Dolmuş ile arkadaşlarımla buluşmak için sözleştiğimiz mekana gidiyordum, tabii pek rahat bir yolculuk yaptığım söylenemez ama elden gelen başka bir şey de yok.
Kablosuz kulaklarımla en sevdiğim şarkı olan Epiphany'i dinliyordum. Neden bilmiyorum ama bu şarkıyı yazmış kişi ben olsaydım kesinlikle böyle bir şarkı yazardım gibime geliyor. Neyse, bu kimsenin umrunda değil sonuçta.
Dolmuş duracak durağına geldiğinde ani bir frenle durdu. Herhalde şöför sadece oturanlar hayatta kalsın diğerleri ölsün diye böyle yapmıştı. Bunu diyorum çünkü oturanlar harici neredeyse bütün ayakta olanlar zincirleme kaza gibi birbirlerine çarptı. Ben cam kenarında tutunacak yerlerde tutunduğu için onlar kadar sarsılmadım.
Birbirlerine çarpış insanlar toparlanırlar sevgili şöföre saydırmaya başlamışlardı bile.
Kapı açıldı eve şöförün "Arkaya doğru ilerleyin. Arkada yer var. Hadi abicim, hadi ablacım, ilerleyin." gibi fizik kurallarına aykırı lafları duyuldu. Aynen abi nefes yerine de insan koy ki biz ölelim.
Yeni yolcular da sanki yer varmış gibi binmeye başlayınca hepimiz bir olmak zorunda kaldık. Yüce Tanrım, al şu an canımı yoksa ben istemeyerek geleceğim.
Kapılar kapanınca bir sonraki durakta umarım kimseyi almaz diye içimden Tanrı'ya yalvarmaya başladım. Bir yandan kulağımda kulaklığımda çalan şarkıyı dinliyor bir yandan da düşmemek için tutunacak yerlerden birine hayatım pahasına sıkıca tutunuyordum.
Gözümün önünden akıp giden Deagu manzarasının tadını çıkartmaya çalıştıkça arkadan olmak üzere üç yerden sıkıştırılıyordum. Tanrım bu nasıl bir işkencedir ya?
Dolmuş kırmızı ışıkta durmasıyla kalbim hızlı hızlı çarpmaya başladı. Tanrım, lütfen başka yolcu alma be adam. Lütfen.
Hızlı bir kalkma sonucu ayakta olanlar, bende buna dahilim, geriye savrulunca ağzımdan istemsizce bir küfür kaçmıştı.
-Ananı avradını dikeyim yavşak herif.
Resmen arkadaşlarımla buluşmaya rezil bir yolla gidiyordum. İmdat.
Ayaktaki yolcular biraz nefes alacak şekilde kendimize geldiğimizde kafamı iki yana sallayarak tekrar camdan akıl giden manzaraya döndüğümde artık kulaklığımda şarkının çalmadığını anlamam bir kaç saniyemi aldı. Kaşlarımı çatıp hızla elimi cebime attım.
Telefon kapanmamıştı ki kapansa da arkada devam ederdi, müzik devam ediyordu ki Epiphany bitmiş onun yerine Beatiful Liar çalmaya başlamıştı. Kaşlarımı çattım.
Pekala bu işte bir sıkıntı var. Müzik sesi hoparlörden de gelmiyordu kulaklığımdan da peki bu şarkı nerede çalıyor anasını satayım?
Sinirle ayarlardaki Bluetooth bağlantısına girip bağlantıyı kesmeyi düşünmüştüm ki sevgili şöför bir kez daha frenleyerek bunu yaparsam tüm otobüsün bu güzel şarkıyı dinleyeceğini hatırlatmıştı bana. Nefes vererek dertlice ne yapacağımı düşündüm. İnmeme daha altı durak vardı ve nerden baksan en az yirmi dakikam vardı. Ve bu yirmi dakikayı müziksiz geçirmem imkansız gibi bir şeydi. Kafamı hemen önümdeki cama sertçe vurdum. Böyle bir ceza şu an bana olmamalıydı.
Dudak büzerek telefonun kime bağlandığını görmek için telefona baktım. Lan bir dakika ben bu seri nonu hatırlıyorum....bu..bu babamın sattığı airpodsun seri no.
Tek kaşımı çatarak ismi okudum. KimiNamjoon. Bu ne lan?
Kafamı kaldırıp bu isme sahip alabilecek insanları analiz etmeye çalıştım ancak bulamamıştım. Nasıl bulayım amk müneccim miyim ben? Ama kulaklık takan üç beş kişi vardı ki bu iyi haberdi. En azından yüz ifadelerinden nasıl bir tepki verdiklerini görebiliyordum. Biri bir altmış boylarında bir çocuk, bir diğeri yetmiş yaşında duran bir amca, bir diğeri acayip yakışıklı duran çene hattı epey belirgin olan ve sporcu olduğu belli olan biri, diğeri de öyle etrafına bakan biriydi.
Şansımı sporcu çocuktan yana olmasını istemiş olmalıyım ki ona odaklanmış şekilde kalakalmıştım. Kafasını ritme göre sallıyordu ki bu iyi bir şeydi. Bu onun şarkıyı sevdiğini gösterirdi. Bundan dolayı playlistime girip daha bu tür şarkılar var mı diye bakınırken Villain'ın önüme çıkmasıyla basmam bir oldu. Bu şarkı az öncekine göre epey sakin olmasına rağmen çocukta en ufak bir değişiklik yoktu.
Dudak büzdüm. Ah ulan be! Hayat yine bize gülmedi anasını satayım.Üzüntüyle tam Bluetooth bağlantısını kesecekken neden biraz bu araya giren kaçak radyocuyla uğraşmamayım ki diye düşünerek gidip en sikko şarkıları açtım. O yirmi dakikada Hintçe,Arapça şarkılar bularak biraz eğlendikten sonra anime opiningleri açmaya başladım. En sonunda da touch you'yu açıp ineceğim durakta inmiştim.
Gülerek indiğim durakta üç beş kişi daha inmişti. Kulaklarımı kulağımdan çıkartıp Bluetooth bağlantısını kesmiştim. Ben gülerek ilerlerken omzuma dokunup beni durduran kişiye döndüğümde dolmuşta gördüğüm etrafa bakınan oğlan olduğunu görmüştüm. Tek kaşımı kaldırıp 'hayırdır birader?' gibisinden bakarken kulaklığını çıkarıp konuştu.
-Bir dahaki sefer normal playlistinden dinlet adamlara. En son dinlettiğini benim gibi bilen biri çıkar işte o zaman başına belayı alırsın, haberin olsun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Davetsiz Misafir| Namjin
FanfictionBluetoothlu kulaklık sorunu Minific diye buna derim dostum