0.5

1.8K 190 111
                                    

Uyanmış olmanın verdiği huzursuzluk ile beraber yattığım yerden doğrularak etrafa bakınmaya başladım. Yüzümü yıkamam lazımdı, sanırım kör olmuştum.

Kaşlarım çatılırken arkamı kontrol ettim. Hassiktir! Kimse yok! Oturduğum yerden heyecanlı bir şekilde kalkmaya çalıştım. "Ulan!"

Ayaklarım birbine takıldığı için hafifçe sendeleyerek doğruldum. "Bir saniye? Nerde bu millet?" diye mırıldandım kendi kendime. Neden tektim? Yoksa beni mi test ediyordu?

Yutkundum, dikkatli bir şekilde etrafı inceledim. Ağaçların arasına bile bakıyordum.

Kimse yoktu? Yavaş bir adım attım ileriye doğru. Çıkan kara batma sesiyle tekrar arkamı döndüm.

Tamam, gidebilirdim!!

Her an bir yerlerden fırlama olasılığı olduğundan ses çıkarmadan ilerledim bir süre..

"İnanamıyorum" dedim kendi kendime. Adımlarım kara bata çıka ilerlerken koşmaya başladım. "Kurtulduğuma inanamıyorum!! Rüya falan mı görüyorum acaba?" diyerek devam ettim sözüme.

Hemen ardından koluma ufak bir çimdik attım. "Ah! Acıdı lan!" Rüya değildi, en azından..

Nereye doğru gittiğimi bilmeden düz bir istikamette ilerliyordum. Soğuk hava yüzüme çarparken kısa bir an duraksayarak nerede olduğumu anlamaya çalıştım.

"Bura neresi amına koyim?" diye homurdandım. Tamam, özgürüm ama nereye gittiğimi bilmiyorum ki? Ayrıca buz dolabı bey ve sürüsü nereye kaybolmuştu bir anda? "Off!"

Öylece boş boş durmayı keserek aynı yönde ilerlemeye devam ettim. Giydiğim botların içine kar yığınları girmeye başlamıştı.

Kollarımı birbirine sararak, gözüme takılan ufak yoldan devam ettim.

"Tatil, tatil diye kudurdun Bora! Al sana tatil! Bir götüne ağaç dalı girmediği kald-" Duyduğum, çalılıktan gelen seslerle dudaklarımı birbirine bastırarak geriye doğru adımladım.

O neydi şimdi?

Korku ve tedirginlik bedenimi talan ederken çalılıklar yeniden sallandı. Gördüğüm uzun kulak ile az kalsın çığlığı basacak iken, ufak tavşan sekerek uzaklaştı. "Ödüm sindi resmen! Tavşandan da korkmazsın Bora!?"

Aslında konu ben isem, neyden korkacağım pek belli olmazdı...

Derin bir nefes alarak ses çıkarmadan ilerledim. Ayaklarımı neredeyse hissetmemeye başlamıştım.

Ellerimi birbirine sürterek bulunduğum yeri kontrol ettim, parmaklarımın ucu kıpkırmızı olmuştu kesin.

İç çekerek dolan gözlerimi sildim. "Kendimden nefret ediyorum" diye mırıldandım. "Çok konuşmaktan, aptal olmaktan, hiçbir işe yaramıyor oluşumdan nefret ediyorum"...

"İnsanların başını derde sokmaktan nefret ediyoru-" Ufak bir hıçkırık firar etti dudaklarımdan. Atak gibi bişi geçiriyordum sanırım, psikolojimin içine edilmişti.

Gözlerim dolu olduğundan önümü göremiyorumdum. Attığım adımlar birbirine takılırken bedenim karların arasına gömüldü. Bir hıçkırık sesi daha duyuldu. Kazağımın kollarını çekiştirerek gözlerimi sildim.

"Aptal Bora!" diye bağırdım kendime. Düştüğüm yerden kalkarak ıslanmış üstümde bulunan karları sirkeledim.

Donuyordum, her anlamda...

Az önce kendi kendime geçirdiğim aptal kavgayı geride bırakarak ilerlemeye devam ettim. Gözlerim hâlâ doluydu ama umrumda değil.

Sonunda ağaçların azaldığı açık alana ulaştığımda küçük bir ağacın üstüne çıkıp titreyen bacaklarımı ısıtmaya çalıştım.

Ayağımdaki botları çıkararak ıslak çoraplarımı da çıkardım. Elimdeki ıslak eldivenleri de çıkararak ağacın gövdesine bıraktım.

Gözlerim soğuktan mı bilmem ama kapanıyor gibiydi. Sanki üstlerinde ağırlık vardı..

Kısık gözlerimi etrafta gezdirerek nerede olduğumu inceledim. Ağaç, çalılık, kayalar ve ufak tefek hayvanları unutmamak gerek. Özellikle ödümü koparak tavşanlar.

"Neredeyim ben?" diye mırıldandım yanağımı kaşırken. Buz tutuyor gibiydim, kalbim duracaktı sanki.

Yerimde dursaydım, belki kaçamazdım ama en azından ıslanarak bütün bedenimi sıcağa hasret bırakmazdım.

Ateş yakabilir miydim ki? Yerimden kalkacak gücüm yoktu. Başımı ağaca yaslayarak kapanmak için yalvaran gözlerimi kapattım.

Bedenim üşüdüğü için kendimi ısıtmak adına cenin pozisyonuna geçtim..

Dakikalar dakikaları kovalarken derin nefesler alarak burnumu çektim. Hışırtı ve ayak sesleri duyuyordum ama gözlerimi açacak gücüm bile yoktu.

Çoraplarım kurumuş mudur ki?

Bulunduğum ağaç hafifçe sallanırken, soğuktan varlığını unuttuğum kalbim deli gibi atmaya başlamıştı.

Hafifçe araladığım gözlerim ile ağacı neyin salladığına bakmak istedim. Gözlerim tekrar kapanırken sessizce yutkundum.

Çok kısa bir süre sonra bedenim, sıcak bir beden tarafından sarıldı. "Buz dolabı.." diye mırıldandım. Ayaklarımı ısıtmaya çalışan eller duraksadı. Buz dolabı bey...

Beni bulmuş muydu? Ne kadar aptalca bir hareket olsa da, yavaş yavaş ısınan bedenimi sıcaklığa yaklaştırarak ellerimi omuzlarına yerleştirdim.

"Sana kaçman için fırsat veriyorum ve sen soğuktan ölmeyi mi bekliyorsun!? Ne düşünüyordum ki?" dedi kendi kendine homurdanarak. "Seni kurdumdan uzak tutarsam aradaki bağı bozabilirim sandım! Aptal kurt kendini öldürmekle beni tehdit ediyor!" diyerek devam etti konuşmasına.

Ne dediğini gram anlamıyordum. Hafifçe araladığım gözlerim ile, yanağımı göğsüne yaslayarak buz mavisi gözlerini izledim. "Buz dolabı" dedim tekrardan. Kaşları çatılırken "Ne?" diye mırıldandı.

Avucumun içindeki sıcak bedeni sıkarak "Başım ağrıyor, sus lütfen" diyerek devam ettim sözüme. Buz mavisi gözleri bir an koyulaşarak gri rengini almaya başlamıştı.

Gözleri gri olurken bakışları anında yumuşayarak bedenimi sıkıca sardı. Ufak bir mırıltı döküldü dudaklarımın arasından. "Çok sıcaksın" dedim, beynim pelte olmuş gibiydi.

Yüzünde ufak bir gülümseme belirdi. Eğer yorgun olmasaydım bu olaya şaşıra bilirdim.

Bedenimi kucağına yerleştirerek ağaca doğru yaslandı. "O hâlde," diye mırıldandığını duydum. Hemen ardından "Seni de ısıtacağım" diyerek devam etti sözüne...

•Blturtam olarak iyi okumalar dileriz!!

• Artık bir daha ki bölüm mezarda jsjsjja

Şaka bir yana bu ikiliyi çok seviyorum✨

• Sağlıklı kalın!

Ig/blturtam

Yüz Karası Kış | Omegaverse -2- Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin