Sabah uyandığında salonunda dosyalarla boğuşan genci gören Chan önceki gecenin rüya ya da alkolün getirdiği bir sanrı olmadığı konusunda kesin bir sonuca varmıştı. Elbette böyle bir şey yaşamayı beklemiyordu, korkmuştu ve inanmak zor geliyordu ancak hiçbir şeyin imkansız olduğunu da düşünmezdi. En kanlı cesetleri görmüş bir komiserdi o, akıl sağlığını şimdiye kadar yitirmediyse bir daha asla yitirmeyeceğini düşünüyordu.
Şüphelilerin sorguları başladığında söylediği gibi Seungmin de oradaydı. Kendini kimseye göstermeden sorguyu yapan polisin yanında duruyor ve hepsinin ifadesini tek tek dinliyor, tanıdık gelen bir şey olup olmadığını düşünmeye zorluyordu kendini.
Kısa bir ara verdiklerinde hava almak istediğini söyleyerek dışarı çıkan Chan'ı takip etti. Gözlerden uzak bir köşeye oturmuş sigara içen adamı izlemeye başladı öylece. Yakışıklı olduğunu düşündü. Rüzgarda hafif hafif uçuşan kıvırcık saçları, yumuşak yüz hatları, pürüzsüz cildi, duman üflediği dolgun dudakları... Gerçekten yakışıklıydı. Aklındaki binlerce düşünceden birini dillendirmek adına "Bana inanman çok tuhaf geliyor hâlâ." diye mırıldandı.
Birinin onu görüp de kendi kendine konuşan bir deli olduğunu düşünmemesi için kulaklığını takmıştı Chan, onunla konuştuğunu sanabilirlerdi. Gözlerini önünden ayırmadı. "Bininci kez söylüyorsun bunu. İnanmamam mı gerekiyordu?"
Gülümsedi, oturduğu bankta bacaklarını kendine çekip kollarını sardı etrafına. "Ölen birinin hayaletini görsem aklımı kaçırdığımı düşünürdüm ben."
"Seninkinden önce çok pis bir davayla uğraşıyordum." dedi ve biten sigarasını attı komiser. Derin bir nefes çekti içine. "Katil maktulün tüm uzuvlarını kesmiş, buz dolabında saklamıştı. Kollardan birini bulamadığımızda biz gelmeden önce onu etlerine ayırdığını ve-"
Cümlenin gerisini tahmin edebilen Seungmin kalbinin kasılması ve midesinin bulanmasıyla Chan'ın sözünü kesti. "Tamam, tamam. Sus. Devam etme."
Bu tepkiye gülerken "Kısacası o görüntüden bile etkilenmediğim halde senin gibi güzel bir 'hayaletin' karşıma çıkması beni delirtmez." dedi Bang Chan. Seungmin şu an kendisini ona göstermediği için mimiklerini göremese de sırıttı. "Bu arada, itiraf edeyim yüzün tam benim tipim."
Yanındaki genç şaşkınlıktan ağzını açıp tek kelime edemiyor, böyle bir itirafı beklemediği için hayretle büyüttüğü gözleriyle sorgu odasına dönmek için ayağa kalkan komiseri izliyordu.
"Gelmiyor musun?" Chan onu göremediği için etrafına bakmadan yürümeye devam ederken konuştuğunda ancak kendine gelebildi. Hızla ayağa kalktı ve komiseri takip etti. Sorgulanacak iki kişi kalmıştı sadece. Biri ölü bulunmasından bir gün önce aşçılık yaptığı restorana gelen bir müşteri, diğeri ise tek arkadaşı Yang Jeongin'di.
"Kamera görüntüleri restoranda yemeği beğenmediğinizi söyleyerek tartışma çıkardığınızı ve kurban Kim Seungmin'i darp etmeye çalıştığınızı kanıtlıyor." Polis Changbin karşısında elleri kelepçeli şekilde oturan iri yarı, gangster tipli adamı baş şüpheli yapma nedenlerini bir kez daha açıkladıktan sonra önündeki dosyaya baktı.
"Öncesinde de kapkaççılık ve adam yaralama olarak iki farklı suçtan sabıkanız varmış."
Seungmin kelepçeli adama biraz daha yaklaştı, onu iyice incelemeye başladı. Restoranda kavga ettikleri gün ne kadar vahşi biri olduğuna şahit olsa da katil hakkında hatırladıkları ile örtüşmüyordu. Bu adam ondan hatrı sayılır şekilde uzundu. Hayvan maskesini yüzünde hayal etmeye çalıştığında karşılaştığı tombul surat tamamen ona yabancıydı. Giydiği tişörtün açıkta bıraktığı kolunda ise yara izi görünmüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Born To Die || ChanMin
FanfictionTanrı, acımasızca öldürülen Kim Seungmin'e katilini bulması ve ondan intikam alması için bir şans verir. ........ "Çünkü sen ölmeye doğdun." ........ Yan ship: Jeongho