17

1.1K 60 20
                                    

kalbimin en derinliklerine gömülmüş büyük bir acı, her geçen gün büyüdüğümde daha daha azalır diyerek kendimi avuttuğum ancak ben büyüdükçe içimde büyümeye devam eden o acıdan bahsediyorum.

kendimi bazen şehir ışıkları gibi hissediyorum. yıldızlı, parlak gökyüzünün kirlenmesine neden olan insanların lanet okuduğu o şehir ışığı benim sanki.

uzandığım yatağımda kulaklıklarımdan gelen ses içimi titretiyor. şarkının asıl karakteri gibi hissediyorum. büyük bir koşudayım, şarkının ritmi azaldıkça yavaşlıyor, arttıkça hızımı almadan koşuyorum, ama nereye?

odamı aydınlatan tek şey sokak ışıkları oluyor. izliyorum, boşluğu. kapalı televizyonu, dizimi, duvarı, yanı başımda duran su bardağını, sadece izliyorum.

ben tarif edemiyor gibiyim. güvenim kırıldı, yerle bir edildi. ihanete uğradım. sırtımdan bıçaklandım. yalnız bırakıldım. kötü muamele gördüm ve bunların daha fazlası başıma gelirken kendimi hep sesimi çıkarmadan güçlü durmaya zorladım. ama gün boyunca dünyanın en mutlu insanı gibi davrandığınız zaman, eve geldiğinizde ışığınızı açacak enerjiniz bile olmuyor.

kalkmam gerektiğini biliyordum. bu yüzden kalkarak yanımdaki sürahiden bir bardak su koydum ve içtim. su içmek beni ferahlatmıştı. bir bardak daha koyuyordum ancak sonrasında üstümün ıslandığını hatta tişörtümden gri şortuma geçecek kadar çok su döküldüğünü gördüm. elime baktım, elimde bardak yoktu. ağzım hala kuruydu, üstüm ise ıslaktı.

elimde bardak yok muydu yani?

etrafıma bakındım ve elimdeki sürahiyi masaya bıraktım. kafamı kaldırdığımda sürahi, ve üzerimdeki ıslaklıkta gitmişti.

evet, bazen uyku ilaçları ve antidepresanlar halisülasyon gördürebiliyordu. önemli değildi, zaten kalkacaktım.

kafamı yastıktan kaldırdığımda bacaklarımı yere indirdim ve güçlükle ayağa kalktım. yani tabiki merak ettiğimden değil, gözüm takılıyordu. pencereme doğru ilerledim. ancak canım sigara istiyordu.

pencerenin önündeki mermer kısım oluyor ya hani, işte orda sigara içmek en büyük terapimdi.

komidinime gidip sigaramı ve çakmağımı aldım. sonra mini buzdolabından bir bira çıkardım. saat 11 veya 12 olmalıydı.

pencereme çıktım ve mermere oturup bacaklarımı sarkıttım. her an düşecekmiş gibi hissetmek, beni rahatlatıyordu.

sigaramı yaktım ve soğuk biramı içtim. bu sırada ise Taehyung'u izledim. ne yaptığını anlamaya çalıştım. dolabına gidiyor kıyafetlerini alıyor ve yatağın üzerine koyuyordu. ince, üzerinde prenses işlemeleri olan tül perdesinden onu göremiyordum. bu perdeyi ona ben seçmiştim. sonra bana ona çocuk gibi davrandığım için kızıp, üzüldüğümü görünce alıp odasına takmıştı.

yatağın üzerindeki şeyin bavul olduğunu anlamam biraz uzun sürdü. iyide tatile gidecekse neden her şeyini topluyordu? dahası şifonyerinin üzeri bomboştu. parfümleri deodorantları defterleri her şeyi gitmişti. neden bu kadar büyük bir bavulu yaptığını anlamıyordum.

bir fotoğraf çektim ve bizimkilere yolladım.

girls, wanna have some fun

jennie

fotoğraf

ne bok yiyor yine acaba

less n than, taennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin