20'

1.1K 88 76
                                    


Medyayı dinleyerek yazdım açmanızı öneririm.

.

Ağlamaktan şiş gözlerim hafif hafif yanıyordu, odamdan çıkıp aşağı inerken. Yoongi'yi görememiştim oturma odasında. Muhtemelen odasındadır diye düşünerek gittim kapıya. Çalmamıştı zili. Beni bekliyordu. Ben açacaktım ona kapıyı. İzin dahi isteyememişti bana gelmek için. Ben çağıracaktım onu. Kapımı açıp davet edecektim.

Açılan kapı ve yüzüme çarpan havayla gözlerimin yanması biraz dinmiş karşımda ayna gibi duran Taehyung'a bakmıştım.

Ağlamaktan gözleri kızarmış ve hala gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Kıyafetin koluyla gözyaşlarını silerek kollarını araladı. Durdum öylece, hareket edemedim. Korktum belki de.

Bana gelmedi. Öylece durup ona gitmemi bekledi. Ne bir şey söylemiş ne de hareket etmişti. Sadece gözlerime bakıyordu ve ağlamaya devam ediyordu. Bana gelmeye bile cesareti kalmamıştı.

Araladığı kollarına bakıp ufak bir tebessüm sundum. Arkadaşlarımdı sadece, onlardan başka kimseden sevgi görmemiştim. Ve yıllar sonra tekrar bir çift kol aralanmıştı bana.

Tebessümüm gülümsemeye dönüşürken ağzımdan bir hıçkırık kaçmış ve daha fazla yüzüne bakamayarak girmiştim kolları arasına. Başımı omzuna yaslarken ağlamaya başlamıştım. Canım çok yanıyordu anlattıklarım, anlatamadıklarım, yaşadıklarım bütün bu olanlar çok yakıyordu canımı.

Canımın sızısından akan kanlar misaliydi göz yaşlarım. Ardı arkası yoktu. Hıçkırıklarım da o yaraların bana attırdığı çığlıklardan ibaretti.

Daha sonra benim hıçkırıklarımdan bağımsız hıçkırıklar doldu kulağıma. Dinleyenler bile dayanamamıştı öğrendiklerine, hatırladıkça yoruluyordum. Kendimi Taehyung'un kolları arasına bırakmamak için çok zor duruyordum. Dizlerim titriyordu. O da farkındaydı, "Titriyorsun Jungkook." Demişti belimi daha sıkı sararken.

"Zor duruyorum Taehyung." Demiştim bende belimi saran kollarına tutunurken. Ondan destek alacak gücüm bile yoktu.

"Biliyorum Jungkook, biliyorum." Demişti. Kırık çıkmıştı sesi. O da kırılmıştı geçmişime. Biliyor demiştim bende kendi kendime; Artık biliyor Jungkook.

"Gidelim Taehyung," Demiştim güçlükle başımı omzundan kaldırırken, "Gidelim burdan, anneme götür beni." Sesi çıkmamış, beklemişti sadece. Yine ilk adımı atanın ben olmamı istiyordu. Ondan ayrılırken bir yandan da kollarına tutunmaya devam ediyordum. Ayakta duracak gücüm kalmamıştı.

Kapının önünde bir taksi vardı. Bir elini belime atarken diğer eliyle elimi tutup destek vermişti.

Kapıdan çıkıp taksiye doğru ilerledik ancak dizlerim tutmuyordu. Sanki her şeyi tekrar yaşamış gibiydim.

"Keşke anlatmasaydın Jungkook." Deyivermişti birden. "Çok kötü oldun keşke başkasından duysaydım bunları."

Tutuşları biraz gevşediği an kendimi tutamamış ve düşmüştüm. Bedenim hala zangır zangır titrerken Taehyung korkuyla inleyerek ellerini belime sarıp kaldırmıştı beni.

"Jungkook eğer gücün kalmadıysa," duraksayıp bir arabaya bir de bana bakmıştı, "Seni taşıyabilirim." Cevap bile verememiştim. Bu sefer ilk adımı bekleyen taraf ben olacaktım.

"Rahatsız olmayacaksan eğer." Demişti kendini düzeltircesine.

"Ağırımdır." Diyerek kollarına tutunmuştum tekrar.

"Güçlüyümdür." Demişti o da hafif eğilip belimden ayırdığı koluyla bacaklarımı sararken.

Beni hiç zorlanmadan kucakladığında başımı omzuna yaslamıştım. Beni yavaşça arka koltuğa bırakırken yanıma oturmuş ve başımı kendi omzuna çekmişti. Taksici yola çıkarken dikiz aynasından ikimize bakmış ve nereye gideceğimizi sormuştu. Taehyung'un bakışları bana döndüğünde, "Fark etmez, annemin yanı olsun yeter." Diye mırıldanıp gözlerimi kapattığımda tam anlamadığım bir sahilin ismini vermişti.

I Need You   ||TAEKOOK||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin