28'

741 55 34
                                    

.

"Jimin ölüyor sanırım."

"Ne demek ölüyor?!"

Bogum hızlıca kanlar içinde olan Jimin'in yanına çöktüğünde bende çökmüştüm. Omuzlarından hafifçe sarstığında ve Jimin tepki vermediğinde gözyaşlarımı tutamamıştım.

"Ambulansı aradın mı?" Dediğimde ne dediğimi anlamamış gibi yüzüme bakmıştı bir süre, "Bogum kendine gel! Ambulansı aradın mı?" Diyerek kızdığımda gözünden süzülen yaşlarla yavaş bir şekilde Jimin'e çevirmişti bakışlarını.

"Ölmedi." Diyerek tekrar Jimin'i sarstığında ellerinden tutup ayırmaya çalışmıştım. Ani bir şey yaparsa zarar verebilirdi.

"Yapma Bogum kendine gel." Demiştim doğru düzgün çıkamayan sesimle. Toz kokuyordu burası, yıllarca kapandığım o bodrum kokuyordu. Kendimi kaybetmemek için zor duruyor, derin nefeslerimle kendimi yatıştırmaya çalışıyordum.

"Daha yeni ses attı! Gelip kurtar dedi nasıl ölüyor?!" Diyerek bana bağırdığında odaya Yoongi ve Jin'in girmesiyle Bogum'u Jimin'den ayırmıştık. Jin Bogum'u odadan çıkarırken Yoongi'ye nabzını kontrol etmesini söylemişti.

Bir elim Jimin'in bileğine gidecekken elindeki cam parçalarını görmemle ufak bir çığlık atmıştım. Yoongi beni de biraz geri çekerken hızlıca Jimin'in yanına çökmüş, iki parmağını Jimin'in boynuna bastırırken bir süre sessizleşip beklemişti.

Gözlerimin içine içine baktığında gözlerindeki o korkuyu görmek beni daha da korkutmuştu. Yoongi'nin o ifadesi beni daha fazla korkuturken gözyaşlarım yüzümü istila etmiş, başımı iki yana sallarken istediğim cevabı vermesini beklemiştim. Jimin bunu hak etmiyordu. Böyle boşu boşuna bir piçin elinde ölmeyi hak etmiyordu. Annemi aldıktan sonra Jimin'i de alırsa eğer hayatımı umursamadan öldürürdüm onu. Baygın bedenine bakamazken onu öldürmeyi kafamda kesinleştirmiştim. Jimin'e bunu yapamazdı.

Bakışlarım hala korkuyla Yoongi'deyken başını eğip derin bir nefes vermesiyle iyice korkmuştum. Ne demekti bu?

"Y-yaşıyor mu?" Derken sesimin titremesine engel olamamıştım.

Başını kaldırıp kısaca beni onayladığında derin bir nefes vermiştim bende. "Şimdilik."

"Ne?"

"Şimdilik yaşıyor. Ama baksana her yer kan. Siktiğimin ambulansı-"

"Jimin!"

Kapıdan gelen çığlıkla oraya dönerken Yoongi hemen ayaklanmıştı. Hoseok ise bir Yoongi'ye bir Jimin'e bakıyordu. "Jimin'e nolmuş böyle?!" Diyerek öne atıldığında Yoongi onu kolları arasına alıp tutmuştu. "Nolmuş ona Yoongi?! Neden kanlar içinde Jimin? Bırak beni bırak!!" Hoseok Yoongi'nin kolları arasında çırpınıp kurtulmaya çalışıyordu ama Yoongi izin vermiyordu. Bakışlarım tekrar Jimin'e dönerken dışarıdan ambulans sirenleri yükselmeye başlamıştı.

"Hoseok, sevgilim sakin ol." Derken Yoongi onu sakinleştirmeye çalışıyordu ama Hoseok sakinleşecek gibi değildi. Hıçkırarak ağlıyor, Jimin'in yanına gelmek için Yoongi'nin kolları arasında çırpınıyordu.

"Ölmedi değil mi Yoongi ölmedi Jimin?!" Derken kısaca Yoongi'ye bakıp tekrar Jimin'e dönmüştü, "Çok kan var çok fazla! Yoongi bir şey yap, Jimin'e bir şey olmasın lütfen!" Hıçkırıkları artarken daha fazla ayakta duramayıp dizleri üzerine kendini bırakınca Yoongi'de onu bırakmadan yavaşça çökmüştü. Hoseok'u bir an bırakmıyor, Jimin'e yaklaşmasına izin vermiyordu. Bu halde Jimin'e yaklaşırsa istemeden zarar verebilirdi.

Ambulans hemşiresi ve iki hemşir içeri girdiğinde biraz geri çekilmiştim. Onlar da biraz şaşırmışlar ama soğukkanlı kalarak Jimin'in yanında yerlerini almışlardı. Hemşirlerden biri elindeki sedyeyi indirmiş hemşire hızlıca nabzını kontrol etmişti. "Nabzı çok düşük." Dediğinde Hoseok daha çok bağırmaya başlamış. Yoongi onu sakinleştirmeye çalışarak kucaklayıp götürmüştü. Olduğum yerde kalmış, hiçbir şey yapamamıştım. Öylece durup Jimin'i kontrol etmelerini ve sedyeye koyarak götürmelerini izlemiştim. Onlarla birlikte gelen iki grup görevli babamla ilgilenmeye başlayınca bağırarak ayağa kalkmıştım.

I Need You   ||TAEKOOK||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin