1 ⁠۝

69 12 112
                                    

I. bölüm ԅ kırılan buzdan zincirler

Bir beden dört duvar arasına kapatılabilir fakat hayaller kilit altında tutulamaz. Bilekler kelepçelenmiş olsa da, düşünceler ve ait olduğu zihin esir edilemez.

Isınmak için ellerimi birbirine sürttüm. Donuk gözlerimi beyaz duvarlarda gezdirirken bezgin bir nefes bıraktım. Kim bilir kaçıncı kez yine aynı şey oluyordu. Küçük, loş ve boş oda yeniden dondurucu soğukla beni boğuyor, varlığımın her bir zerresinin buz tutmasına neden oluyordu. Kaç gün oldu, ne zamandır buradaydım, saymayı çoktan bırakmıştım. Güneş'in doğup battığını bile bilmeden nasıl sayabilirdim ki?

Ama bugün ilk kez, biri beni kontrol etmek için gelmişti. Dondum mu yoksa hâlâ donabilir miyim diye. Tek bir kez olsun buraya hiçbir insan girmemişti. Yerde öylece oturan bana tek bir bakış atıp gitmişti. Neden umursasındı ki, o dışarıda istemediği kadar insan görürken ben insanları unutmuştum.

Burada geçirdiğim süre boyunca kendimi bile bir kez olsun yansımamdan görmemiştim. Yüzümün rengi solmuş muydu, gözlerim hâlâ canlılıkla parlıyor muydu? Muhtemelen hayır. Muhtemelen benden geriye tek bir şey kalmamıştı.

Gözlerimi kapatıp soğuk zemine uzandım. Neyse ki soğuk artık eskisi kadar yakıcı değildi. Alışmış sayılırdım. Ağır demir kapının gıcırdamasıyla gözlerimi aralayıp oturur pozisyona geldim. Sabah gelen adam bana şöyle bir baktı.

"196. gün. Bu işi bitirmenin zamanı geldi."

Bizi korkutmak için anlatırlardı. Gerçekten böyle bir işkence olduğunu bile düşünmemiştim. Ne olacağını biliyordum. Soğuğu arttıracaklardı. Önemsemedim. Boş boş bakmayı sürdürdüm. "Üstündekini ver," dedi bana doğru yürürken.

"Ne?"

Sesim o kadar yabancı çıkmıştı ki şaşırdım. Kısıktı. Belki de duymamıştı. Bana doğru eğilip üzerimdeki hırkayı çekmek için uzandı. Hırkaya sıkı sıkı yapıştım. "Zaten fazla ısıtmıyor, lütfen kalsın."

"Elbiseni de almamı istemiyorsan, ver şunu," dedi dişlerinin arasından. Tek arkadaşımın, bana inanan muhtemelen tek kişinin ceketini çıkarmak istemiyordum. Fakat karşı çıkacak gücüm yoktu. Günde bir defa kapının altından gelen yarım ekmek ve bir bardak su dışında beslenmiyordum.

Adam elindeki hırkayla doğrulduğunda arkasındaki aydınlık ile göz göze geldim. Ve tam o anda uzun zamandır hissetmediğim bir his vücudumu sarmaladı, irkildim. Bu uykudan uyanma gibi bir kendine gelişti. O an yapabilirmişim, buradan kaçabilirmişim gibi geliyordu. Denemeye değerdi.

Bu dürtüyle ayağımı var gücümle dizlerine geçirdim. Kesinlikle beklemiyordu, fazla güçlü olmasam da bu ani darbe onu yere düşürmeye yetmişti. Hızlıca kapıya koşmaya çalıştım. Kolumdan asılmasıyla yana savruldum ama dışarıdaydım. Uzun zamandır içimde olduğunu bile bilmediğim güç şimdi birden beni sarmalamıştı. Yapabilirdim.

Kapının dışındaki kola hızlıca asılıp kolunun üzerine kapattım. Acı inlemesi buz dağlarının etrafında yankılandı. Güneş ışığından aylarca mahrum kalmış gözlerim birkaç saniye afallamama sebep olunca, iri yarı adam bana yetişecek zamanı kazanmış olmuştu. Ben kaygan zeminde koşmaya çalışırken hemen arkamdaydı.

Küfürler savuruyor, anbean bana daha da yaklaşıyordu. Son çare olarak donmuş nehrin kenarına kadar koşup arkamı döndüm.
Ne düşünüyordum bilmiyordum ama aklımdaki tek şey buna daha fazla katlanmayacağımdı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 07, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Alevler Ve Ay Işığı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin