Küçük kız çocuğu yattığı yerden kalktı, masaya doğru ilerledi soğumaya yakın olan bitki çayını aldı, telefonundan Lucas King'e ait olan Liar'ı açtı. Kız ailesi tarafından psikoloğa gitmeye zorlanıyordu, dershaneye gitmesi gereken yerde ve yaşta psikoloğa giden kız, ders çalışmayı severdi.
Kız diğer insanlara benzemezdi, bitki çayını şekerli içemez, içine şeker atınca tadının kaçtığını düşünürdü. Solaktı ve çevresindeki, yaşadığı kasabadaki tek solak oydu. Babası hariç. Babası solak olduğunu kabul etmez solak insanların cadı olduğunu, uğursuz ve lanetli olduğunu düşünürdü. Kızın en sevdiği ders matematikti. Sayılarla oynamayı severdi. Ailesi, kızın duygularıyla oynarken kız sayılarla oynardı.
Saat 01.43'dü.
Yarın psikoloğuna tekrar gidecekti, ailesi ilk başlarda kızı dershaneye yazdıracaklardı aslında, onlarda görüyordu kızın zekâsını, ta kii o gün kararları değişmişti.
(O gün)
Kız evde yalnızdı, ailesi yarım saat-bir saat içinde eve gelirdi. Kız bir anda okuduğu kitabı bıraktı. Bu üst üste okuduğu 7. Kötü sonlu kitaptı. Kız kitabı bitirdiğinde bütün vücudu zangır zangır titriyordu. Kız hıçkıra hıçkıra ağlıyor, vücudu zangır zangır titriyor, kalbine her saniye bir şeyler batıyor ve kalbi her geçen saniye daha da sızlıyordu, -acısını sızıya benzetti kız çünkü artık buna alışmıştı- her saniye daha da hızlanan kalbi artık yorulmuştu.
Kız bir anda ayağa kalktı delirdiğini düşünüyordu o da, vücudu bir anda yanmaya başladı. Kız klimanın kumandasını aldı klimayı açtı ve soğuğa ayarladı, odanın ısısını 3 dereceye kadar indirebileceğini fark etti ve klimayı ona göre ayarladı. Ayağa kalktı, camları kapattı, odadan çıktı. Soğumuş bitki çayını mutfağa bıraktı. Tam 15 dakika sonra odaya girdi. Soğukluğu hissediyordu iliklerine kadar.
İçeri girdi, kapıyı arkasından kapattı. Oda 3 dereceydi kız ise kısa bir şort ve ince bir kısa kollu ile orada donarak ölmeyi bekliyormuş gibi duruyordu. Kız bir anda ağlamaya başladı. Göz yaşları yanaklarından süzüldü. Kız ağlarken gözlerinin yanması ve soğuktan donmak üzere olan zangır zangır titreyen gövdesine rağmen kahkaha atmaya başladı, yere çöktü ellerini saçlarının arasına geçirdi. Saçlarını yolmaya çalıştı, çekti durdu, sanki hiç acımıyor gibiydi. Hâlbuki canı o kadar yanıyordu ki sanki ölüm ensesinde sadece biraz daha acı çekmesini bekliyordu.
Ailesi geldi, kızın bu halini gördüklerinde korktular kapı açık bir şekilde kapının ardındaki kıza bakıyorlardı. O benim kızım değil. Benim deli bir kızım yok. Diye geçirdi içinden annesi. Tanrı seni lanetledi, küçük cadı. Diye geçirdi babası...
Kızlarından korktular ve ne hastaneyi ne de polisi aradılar. Orada kızının ölmesini beklediler.
"Ne zaman ölecek bu lanetli pislik." Babası kızını hiç sevmemişti. Hiç de sevmiyordu. Ve hiç de sevmeyecekti.
Kız içten içe dediklerini duyuyordu, duydukları yaptıklarını etkiliyordu, yaptıkları insanlar arasındaki görüşleri ve görüşler ise gerçek hayata geçiş yapmış insanları bir yere kapatıp, kapatmamayı.
Kız elini kulaklarına götürdü ve onları koparmak ister gibi kapattı.
"Seni lanet olası pislik, kendine gel ve benim itibarımı düşün. Babanın emirlerine karşı çıkarsan ne olacağını biliyorsundur artık." Babası kızına olan nefretini kusmaktan hiç çekinmiyordu. Kızının donmak üzere olduğunu bile bilmiyordu, oysa babasıydı. Gerçekte olan ama asla kızın hissedemediği o babaydı.
Kız babasına karşı gelirse ne olacağını biliyordu, döverlerdi onu. Ama bu kızın umrunda değildi, artık kendi olmak istiyordu. Babası kızını taciz ettiklerini öğrendiğinde kahkaha atmıştı ve kızına 'sen hak etmişsindir, orospu seni.' Demişti. Kız o gün hayatının karardığını hissetmişti. Babasının gerçek yüzünü gördüğünde 8 yaşındaydı, o güne her zaman lanet okumuştu kız.
Annesi en sonunda akıl edip klimayı kapattı. Kızın bedeni güçsüz düşüp yere yığılırken babası ona tiksinirmişcesine baktı. Kızından iğreniyordu, sevmiyordu. Annesi saçlarından yakaladı kızı. Yerde yatan nedenin ölümü sağ mı olduğunu umursamadan saçlarından tuttuğu gibi sürüklemeye başladı.
"Odayı buz gibi yapmışsın, hiç mi bizim sağlığımızı düşünmüyorsun." Annesinin ağzından çıkan kelimelerle kız kalbinin parçalandığını hissetti bir kere daha, bu kaçıncıydı bilmiyordu. Ailesinin ondan nefret etmesinin sebebini de bilmiyordu. Ama bugünün kâbuslarından biri olacağını çok iyi biliyordu.
🌼
ÇOK ŞÜKÜR BİTTİ.
İlk sahneler içime sinmedi ama olsun.
Hikayenin başı çok cringe, sonu güzele bağladı.
Ne o kadar kısa ne o kadar uzun bir bölüm oldu ama canım çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebek Ömrü
ChickLit"Sen güldüğünde, Melekler cennet inerdi Gamzelerine konardı, Gülüşün bana cennet olurdu." "Sen öldüğünde, Gerçekten sensizlikmiş bana iyi gelen, Sana aşık olduğunu sandım hep, Hâlbuki kandırılmışım." "Benim içimdeki canlı ölü sensin Aysa..."