🎶

65 8 1
                                    

Evin girişine adımımı attığım an herhangi bir ses duymamamla Jisung'un uyuduğunu anlamıştım. Birkaç sefer komşular tarafından şikayet aldığımız için müziğin sesini ev dışına çıkamayacak şekilde veriyordu artık, müzik çalmıyorsa ise uyuyor olurdu her zaman.

Yine de emin olmak için yüksek sayılmayacak bir ses tonuyla boş koridora karşı seslendim. "Han." seslenişime karşılık gelmediğinde ortak yatak odamıza ilerledim.

Yavaş adımlarla ses çıkarmamaya çalışsam da zaten herhangi bir ses karşısında uyanmayacağını da biliyordum. Duvara dönük olan başını bana doğru çevirdiğinde bakışlarım gözlerini buldu anında. Elimdeki çantayı astığımda daha dikkatli baktım rahatsız olmamasını umarak. Gözleri yaşlarla doluydu, kısa bir vakit öncesinde ağladığını anlamıştım bu şekilde.

Yanaklarını ıslatan yaşlar bir bir yastığa döküldü bu sefer. Kötü bir şey olmasından korktum, ona zarar gelmiş olmasından korktum. Ama onu uyandırmadım. Uykuyu sevdiğini biliyordum, ona göre bir kurtarıcıydı uyku.

Soğuk havaya rağmen üstü açık yatmasını uygun bulmadım. Yorganı üzerine bırakarak yüzüne eğildim. Dudaklarımı tombul yanaklarından birine bastırarak geri çekildim.

Bir süre yatağımda oyalandım öylece. Elimdeki telefonu kapatarak kalktım bu sefer, acıktığımı hissetmiştim. Saatler geçmişti ancak hâlâ uyuyordu ev arkadaşım. Ağladığını bildiğimden onu mutlu etmem gerektiğini düşünüyordum. Birkaç haftadır sürekli hamburger yemeye gitmek istiyordu, bu onu mutlu edebilirdi.

Mutfağa geçerek geri açtığım telefonumla yemek sipariş edebileceğim sitelerden birine girdim. Cheesecake ve hamburgerleri sipariş etmemin ardından kapattığım telefonumu yanımdaki masaya bırakarak çeşmeye yöneldim. Çıkardığım bardağa suyu doldurarak dudaklarıma götürdüğüm an duyduğum sesle arkama döndüm.

"Hyunjin." yeni kalktığından dolayı uykulu çıkan sesi kulaklarıma dolduğunda bardağı geri çekerek mırıldandım. "Neden ölmedim ki?" duyduklarımla gözlerimi genişlettim istemeden. "Neden ölesin ki? Hadi ama Jis, ne dediğinin farkında mısın?"

Birkaç saniye süren sessizliğin ardından araladığı dudaklarına kaydı bakışlarım. "Geçen hafta, sen yokken denedim." cevap vermeye hazır bir şekilde şaşkınlığımı gizlemeye çalışırken sanki yorum yapmamı istemezmiş gibi devam etti. "Ama korktum ve vazgeçtim, ne kadar aptalım. İstediğim bir şeyden bile korkuyorum."

Dudaklarım benden izinsiz küfürler mırıldanırken ne diyeceğimi bilemiyordum. "Neden bunu denedin?" bu üç kelimeyi barındıran kısa cümle çok şey ifade ediyordu benim için. Sevdiğim, hatta sırılsıklam aşık olduğum birinin ölmesi korkunç geliyordu kulağa. Güldü.

"Beni sevdiğin için teşekkür etmek istiyorum sana." o, arkadaş anlamında söylüyordu bunu. Ben ise arkadaşım olarak görmüyordum onu. Ayrıca, neden teşekkür etmeliydi ki? "Teşekkür etmene gerek yok."

Omuzlarını silkti gülerek. "Biliyorsun, ailesinin bile sevmediği birini başkaları sevmez. Beni ailemden kurtardığın ve sevdiğin için teşekkür ederim Hyunjin. Seninle tanıştığım için çok şanslıyım." konuyu ailesine getirdiği an başını yere eğdiğini fark ettim.

"Neden ağlıyordun? Onun okuldan atıldığını sanıyordum." sesli ama kısa gülüşü doldu kulaklarıma. "Atıldı zaten, bunun için de tekrar teşekkür etmem gerek. Ama okulla kalacağını mı düşünüyorsun?"

Dudaklarımı birbirine bastırdım. "Jisung." adıyla seslenmemle bana döndürdü bakışlarını. "Hamburger ve cheesecake sipariş ettim. Yemeğimizi yedikten sonra her şeyi anlat."

Bilmediğim birçok şey olduğuna emindim. Belki de aynı bölüme gitmemiz gerekiyordu? Başıyla onaylanmasının ardından yanıma geldi hızlı adımlarla. "Yemek gelene kadar sarılalım, konuşmayalım hiç."

Love Untold _HyunSung #oneshot Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin