Yoongi gece boyunca yaşadığı şoku atlatamamıştı. Jungkook'un söylediği şeyler deli gibi mutlu olmasını sağlarken bir yandan da sarhoş olduğu gerçeğini unutamıyordu. Sarhoşlukla söylediği şeylere inanmakta güçlük çekiyordu. Yine de yaptığı şapşal hareketler, seçtiği o saçma ama tatlı şarkı onu deli gibi mutlu etmişti. İçeri geçip Jimin'le yaşanan olaya gülerken bir yandan da seslerini abisine duyurmamaya çalışıyorlardı. Jimin'in çektiği videoda Namjoon'un kürekle onu kovalamasını gördükçe gülmekten nefesi kesiliyordu.
Gecenin ilerleyen saatlerinde Jimin'le birlikte uyuma kararı almışlardı. Sabah olduğunda ailecek güzel bir kahvaltı yapıp yaşanan kötü olayı unutmaya çalışıyorlardı. Ailecek güzel vakitler geçirip sohbet ettikten sonra film izlemişler daha sonra da herkes bir yerlere dağılmıştı. Akşam yine herkes yemek için toplandığında Namjoon eğer Jungkook bir daha gelirse kafalarını dahi çıkarmayıp direkt kendisine haber vermelerini söylüyordu. Yoongi ise tekrar geleceğini düşünmüyordu.
Gece Yoongi odasında otururken bir anda dün geceki senaryonun benzeri yaşanmaya başlamıştı. Yine camına bir taş atılmıştı. Yoongi heyecan ve sevinçle cama çıkıp kafasını uzattığında Jungkook'un aşağıda kendisine baktığını gördü. Hava çok soğuktu ve Jungkook'un burnunun ucu kızarmıştı. Montunun cebinde olan elini çıkarmış ve Yoongi'ye camı açmasını işaret etmişti. Yoongi dolabından kalın bir şeyler alıp giyindikten sonra tekrar camın önüne gelmiş ve pencereyi açmıştı.
"Jungkook ne yapıyorsun burada?"
"Geri döneceğim derken ciddiydim Yoongi."
Jungkook Namjoon'un kendisini duyma ihtimaline karşı sessiz ama Yoongi'nin duyabileceği kadar yüksek bir tonda konuşuyordu.
"Bak şimdi yine görecek seni, dayak yiyeceksin git buradan."
"Hayır sen yanıma gelmeden hiçbir yere gitmiyorum." Yoongi duyduğu şeyle kızarmıştı. Ama şu an utançtan daha önde olan bir duygu varsa o da meraktı.
"Niyeymiş? Neden yanına gelmemi istiyorsun ?"
Yoongi nazlı bir şekilde ona bu soruyu sorduğunda Jungkook bir süre hiçbir şey söylemeden ona baktı. Yüzünde tatlı bir tebessüm oluştu.
"Yoongim, seni seviyorum. Seni üzdüğümü biliyorum ama lütfen hatamı telafi etmeme izin ver."
Yoongi duyduğu şeyle birlikte dondurucu havada bile yandığını hissetti. Ateş basmıştı vücudunu. Kalbi çok hızlı atıyordu ve heyecanla karışık bir şekilde hissettiği utançtan dolayı kıpkırmızı olmuştu.
"Beni sevdiğine nasıl inanacağım, giderken kal bile demedin bana."
"Açıklayamazdım, neden kalacakmışım diye sorsan ne diyecektim. Ayrıca abin gördüğü her yerde ağzıma sıçmak için yer arıyor, doğru zamanı bekledim."
Yoongi soğuktan titreyen adama baktığında içi acımıştı.
"Jungkook şimdi çıkamam herkes ayakta üşüme hadi git."
"Gitmiyorum, sen gelene kadar gitmeyeceğim."
"Of o zaman git arabanın içinde bekle, şimdi çıkamam üşütme orda."
"Ben geleyim yanına?"
"Nasıl geleceksin?"
"Tırmanarak"
"Jungkook saçmalama kedi misin sen?"
"Senin için kedi bile olurum. Herkese hırrrr sana mığrrr."
Yoongi duyduğu şeyle kıkırdayarak cevap verdi soğuktan donan adama.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Orange Blossom
Fanfic"Turuncu bir ateş gibi sıcaksınn, aşkı kalbime tutuşturan tek seeen olacaksınn" "Allah'ın belası adam herkesi uyandıracaksın, git artık."