0.1

855 121 208
                                    

____★____

#minho's pov

Elimdeki su şişesini büküp önümdeki çöpe attıktan sonra bakışlarımı oturduğum yerden tekrar bahçe kapısına doğru çevirdim. Her sabah olduğu gibi bugün de gözlerim onu bekliyordu.

"Hyung, sen ne diyorsun buna?"

Jeongin'in sorusunu duyduğum gibi bakışlarımı ona döndürdüm ve anlamadığımı belirtircesine baktım.

Göz devirdikten sonra konuştu hemen. "Seung ile okul çıkışı kafeye gidelim diyoruz, sen de gelecek misin?"

"Kütüphanede işlerim var. Bensiz gidin."

"Yine mi ya?" Seungmin dudaklarını büzerek konuştuğunda ona hafifçe gülümsedim. "Bir dahakine söz geleceğim Minnie, asmayın suratlarınızı."

İkili başlarıyla beni onaylayıp işlerine döndüklerinde ben de tekrar dış kapıya baktım.

Bakmaz olaydım...

Hwang Hyunjin, yine şu dişlerini söküp eline verme dürtümü ortaya çıkaran salak gülümsemesi ile bana bakıp içeri giriyordu.

Bahçedeki çoğu bakış ona dönmüştü her zamanki gibi. O ise inadına kimseye değil sadece bana bakıyor, sinirden çenemin kasılmasına neden oluyordu.

Sadece nefes alması bile rahatsız ediyordu beni, Tanrı aşkına herif başlı başına red flag olduğu halde insanlar nasıl onu seviyor anlam veremiyordum. Zira ben onu bir güzel pataklamak için üzerine para bile verirdim.

Bilerek önümden geçip gitti ve bakışları birkaç saniyeliğine benimkiyle buluştuğunda hemen kaçırdım göz bebeklerimi. Rahatsız etmesinin yanı sıra beni geriyordu da aynı zamanda. Değişik bir tipti, özellikle hayatımdan uzak tutmam gereken bir tip.

Derken beklediğim kişinin içeri girdiğini görünce düşünce bulutlarım anında dağıldı. Choi Chanhee, her zamanki zarafetiyle okula girmişti. Kalp atışlarım onu her gördüğümde olduğu gibi hızlanmaya başladı. Tanrım, tamamiyle mükemmeldi.

"Günaydın Min Hyung, günaydın Innie, günaydın Minnie." Tatlı bir ses tonuyla konuştuktan sonra bizden de aynı şekil karşılık aldı ve başka bir şey demeden okuldan içeri girdi.

"Hyung, yine günaydın demeyi unuttun."

Seungmin'in kıkırdayarak konuşmasıyla fark ettim ve hafifçe alnıma vurdum. "Umutsuz bir vakayım."

"Evet."

"Maalesef.

__★

Edebiyat hocası tahtadaki soruyu çözecek kişiyi bulmak için öğrencilere bakmaya başladığında yanımdaki sıra arkadaşım masanın altına girdi ve gözlerimi devirmeme aynı zamanda kıkırdamama neden oldu.

"Komik olan ne Lee Minho? Bizimle tahtada paylaşmak ister misin?"

İşittiğim alaycı ses tonuyla iç çekip ayağa kalkmış tahtaya doğru adımlamıştım. Ancak aniden duyulan zil sesi ile sınıftakiler yavaştan ayaklanmaya başlamıştı. Bu öğle molasıydı. Ve belli ki herkes soruyu çözmemi beklemeyecek kadar açtı.

Bay Lim'in hâlâ bana baktığını fark edince hafifçe gülümseyip; "Bir sonraki derste görüşmek üzere, Bay Lim." Dedim ve zafer edasıyla ellerim cebimde sınıftan çıktım.

Kantine doğru yol alırken üzerimdeki bakışları umursamamaya çalışıyordum. Hiç de ayıpları yoktu bunların, utanmıyor gözleriyle soyuyorlardı beni kız-erkek fark etmeksizin. Öyle aman aman bir yakışıklılığım yoktu oysa ki, sanırım hepsi ciddi anlamda yokluktaydı.

slow down ↪ hyunho Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin