-2018-
Yazar pov
-Küçük çocuk, sabahın ilk saatlerinde açmıştı gözlerini. Bugün her zamankinden daha mutluydu. Nedeni ise; hemen köşe başında bir pastane açılıyor olmasıydı. Annesi ve babasını sekiz yıl önce bir trafik kazasında kaybettiğinden beri, hiç bu kadar mutlu olmamıştı.
Yataktan fırlayıp direk banyoya koştu. Elini yüzünü yıkadıktan sonra, okul üstünü giyindi ve çantasını alıp aşağı kata, âbisinin yanına indi.
"Günaydınnn!" Diyip âbisinin yanağına büyük bir öpücük bırakmıştı. Bunu her kahvaltıya oturmadan yapardı; önce, âbisinin yanağına bir öpücük bırakır, sonra kahvaltısını yapar, özel şoför ile birlikte okula giderdi. Chan, her ne kadar temas sevmesede küçük kardeşine karşı gelemiyor, her temasına izin veriyordu. O'na okadar bağlıydı ki, anne ve babasının ölümü ile bu bağ daha çok güçlenmiş, ve kopamaz bir hâl almıştı. O gün, kaza yerine geldiğinde annesinin cansız bedenin yanında durarak bir söz vermişti kendi, kendine;
"Son nefesime kadar Felix'e bakacağım, ve onu kimsenin üzmesine izin vermeyeceğim!"
Aklına gelen anılar ile, titrek bir nefes almıştı Chan.
"Günaydın güzelim. Hadi otur kahvaltını yap."
Felix, biraz geri çekilip elini arkasında birleştirmiş, ve yavru kedi bakışları atmaya başlamıştı âbisine.
"Uhm... Maalesef."
Chan, tek kaşını kaldırıp sorgularmışcasına baktı yanındaki bedene.
"Nedenmiş o?"
"Çünkü, hemen şu köşe başında bir pastane açıldı ve oradan çörek alıp okula giderken yemek istiyorum!!!"
Chan, kardeşinin bu sevimli haline gülümsemeden edememişti. Ah! Bu çocuk! Hiç büyümeyecek!
(12 yaşında amk)
"Yürüyerek mi gideceksin?"
"Hıhı."
"İyi peki."
Felix, duyduğu şeyle yerinde zıplayıp, âbisine sarılmıştı.
"Âbilerin en iyisi!!"
Chan, boğuluyormuş gibi yapmış, ve çırpınmaya başlamıştı. Felix âbisinin boğulduğunu sanarak geri çekilmiş, ve yüzüne üzgün bir ifade yerleştirmişti.
"Özür dilerim âbi..."
Chan, kardeşinin dediği şeyle kıkırdamıştı.
"Bir şey yapmadın ufaklık, hadi naş naş!"
Felix, sinir olmuşçasına yüzünü buruşturmuştu. Hemen çantasını kaptı ve kendini dışarıya attı. Şoför'e bugün yürüyerek gideceğini söyledikten sonra, pastanenin yolunu tuttmuştu.
Beş dakikalık yolun ardından pastaneye varmıştı. Pastane, dışı toz pembe, içi ise bebek mavisi olacak şekilde boyanmıştı. İşte bunlar tamda Lee Felix'in renkleriydi.
Pastaneye adımını attığı anda en köşede, siyahlara bürünmüş bir adam görmüştü. Onun burada ne işi vardı? Bu renklerin içinde o adamın olması Felix'in sinirlerini bozmuştu. O, siyahtan ve koyu renklerden nefret ederdi. Yinede, boş verip sipariş verilen yere yöneldi. Onu izleyen bir çift gözden habersiz...
"Merhaba, ben bir çörek alabilir miyim?"
Yaşlı kadın, tatlı bir gülümsemeyle Felix'i kafasıyla onayladı ve bir çörek paketleyip Felix'e verdi.
"Teşekkür ederim, borcum ne kadar?"
"500 won evladım."
Felix anladığını belitircesine kafasını salladı ve parayı uzattı. İyi günler dileyip arkasına döndüğü anda, duyduğu sesle aynı pozisyona geri döndü.
"Bu arada adın neydi evladım?"
Felix, bu yaşlı kadının adını sormasını biraz garip bulmuştu. Yinede;
"Felix. Lee Felix."
"Çok güzel bir ismin varmış, evladım."
Felix, kızardığını hissediyordu bu yüzden kafasını aşağıya eymişti.
Nedenini bilmiyordu ama, birisi ona iltifat edince hemencecik kızarırdı."Imm... Peki sizinki?"
"Hyunjung. Hwang Hyunjung."
"Tekrar iyi günler, Hyunjung noona."
Yaşlı kadın tebessüm edip teşekkür etmişti. Felix ise, arkasını dönüp gideceği sırada kadının kulağında birşey fark etti.
Kulaklık.
Az önce gördüğü adamın kulağındaki kulaklık.
___
Selam 😎👍🏿👎🏿
Bu arada;
Hyunjin-25
Felix-12
Chan-23
Yaşındalar. (2018)Neyse
İYİ OKUMALAR!❤️