Sabah alarmın sesiyle uyandıktan sonra elimi yüzümü yıkadım ve pijamalarımı çıkartım. Ruhuma sarılır kıvamda kahverengi tişörtümü üzerime geçirdim ve odamdan çıktım. Mutfağa gidip kardeşim için öğle yemeği hazırladıktan sonra yanağına küçük bir buse kondurdum ve evden çıktım.
Annem ve babam 2 yıl önce boşanmıştı. Annem babamla boşandığından beri bizimle eskisi gibi ilgilenmiyor, sürekli içki içiyor ve kardeşimi dövüyordu. Gerçi babam ölmeden öncede bize kötü davranırdı.
Kardeşimi ve kendimi bu evden kurtarmak için yarı zamanlı işte çalışıp para biriktirmeye çalışıyordum.
Annem kazandığım parayı elimden alıyor, bense farkettirmeden içinden para alıyor ve biriktiriyordum. Çalışmak zorunda olduğum için okulu fazlasıyla aksatıyordum ama kardeşimin okul hayatının başarılı geçmesini istiyordum.
İşe geç kalacağımı farkedince hızla evden çıktım ve merdivenleri hızla indim. Bisikletime binip yola koyuldum.
ᥫ᭡
Çok yorgun hissediyordum. Bisikleti yavaş yavaş sürüyor, arada kenara çekilip dinleniyordum. Kafamın içi çok doluydu çok dalgındım. Bi' ara neredeyse birisine çarpıyordum.
Bunları düşünürken bir güçün beni ittiğini hissettiğim an kendimi yerde bulmam bir oldu.
"Ah!"
Tanrım, bana araba çarpmıştı! Dudaklarımın arasından iniltiler yükselirken yerde kıvranmaya başlamıştım.
"Tanrım! Çok acıyor." diye yakınmaya başlamıştım çoktan.
Bakış açıma bir çift siyah ayakkabı belirdiğinde kafamı kaldırım ve ayakkabıların sahibine baktım. Siyah takım elbisesi ve siyah gözlükleriyle uhm... Biraz korkutucu duruyordu?
"Hey sen! Önüne bakamaz mısın ya?!" diye söylenmeye başladım.
"Pardon? Yeşil ışıkta karşıya geçmeye çalışan sizsiniz." diye sertçe cevapladığında yutkundum. Yine farkedemedim dalgınlığıma gelmiş olmamalı gerçekten rezil olmadığım gün yoktu!
"Hey, Soobin sıkıntı nedir?" arabadan işittiğim sesle kafamı o tarafa çevirdiğim an ağzım şokla aralandı. O çok yakışıklı! Tanrım cidden şuan tüm ağrılarımı unuttum!
"Sıkıntı yok Bay Kim hallediyorum ben." ben hala gözlerimi adamdan alamazken onun arabadan inmesiyle gözlerimde şokla aralandı.
Çok tanıdık geliyordu ama çıkaramamıştım. O gerçekten çok yakışıklı! Hala ona bakarken dizimde hissettiğim acıyla inleyerek önümdeki adama baktım sinirlice.
"Ah! Ne vuruyorsun ya?!"
"Kalk git şuradan! Patronun işi var geç kalıyoruz. Senin yüzünden azar işitemem!" diye bağırdığında korku ve sinir vücudumu ele geçirmişti.
"Bende geç kalacağım işime! Şuna bak, bisikletim kırıldı. Bacağımda ağrıyor nasıl yetişeceğim ha?!" diye bağırdığımda bıkkınlıkla nefes verdi.
"Bak çocuk, senin işine geç kalman beni ilgilendirmiyor. Burada şuçlu olan sensin hadi ikile." dediğinde gerçekten sinirden çatlayacaktım. Tam ağzımı açacakken yakışıklı adam bana doğru geldiği için ne diyeceğimi bilemeyip susmaya karar verdim.
"Gel, seni iş yerine bırakacağım." diye elini bana doğru uzattığında şaşkınlıkla elini tuttum.
"Ah, bacağım!" diye sızlandığımda bir gücün beni kucağına aldığını hissettim. Evet, yakışıklı adam beni kucağına almıştı!
"Önce hastaneye gidelim."
"Şey, teşekkür ederim." diye utançla mırıldandım.
Soobin denen adam arabanın kapısını açtığında beni koltuğa bıraktı ve karşımdaki koltuğa yerleşti. Utanıyordum, fazlasıyla.
Ellerimi birbirine birleştirdim ve bacaklarımın arasında yerleştirip başımı pencereye çevirdikten sonra dışarıyı izlemeye başladım. Dikkatlice bana bakıyordu.
"İsmin nedir bakalım?" karşımda oturan adam sorduğunda kafamı kaldırıp ona baktım.
"Jungkook, Jeon Jungkook. Sizin isminiz nedir efendim?"
"Kim Taehyung." diye kısaca cevapladığında kafamı onaylarcasına sallayıp dışarıyı izlemeye geri döndüm.
ᥫ᭡
kısa oldu ama olsun uzun yapmaya calısacagım☹️☹️💗
sımdı yenı bolum yazmaya gıdıyorum!!😭
ŞİMDİ OKUDUĞUN
wrong number | taekook
FanficYaşadığı sıkıntılara rağmen pozitif olmaya çalışan Jungkook kütüphanede tanıştığı Jimin'e mesaj attığını sanarak mafya Kim Taehyung'a mesaj atar. Text - Düz yazı Yaş farkı içerir! Ukekook Semetae