son dans

240 31 13
                                    

•••

İhanet.

Bu kelimenin anlamı herkes için farklı şeyler ifade edebilir sanırım, bakış açısına ve ihanet eden kişinin sizdeki yerine bağlı. Yani ben öyle düşünüyorum.

Eğer bir arkadaşınız ihanete uğrarsa ona ihanet eden kişiyi hayatından çıkarmasını söyleyerek onu geçiştirirsiniz, en azından çoğunluk böyle yapar, ama en değerliniz tarafından ihanete uğrayan siz olursanız bu kadar kolay olmaz, hatta zamanında arkadaşınızı geçiştirdiğiniz için pişman olursunuz. İhanetin ağırlığını ilk defa tam anlamıyla hissedersiniz.

Sanırım tam olarak bunu yaşıyorum şu an. Yemin ederim böyle bir his, böyle bir kırgınlık yok. Hiçbir şey yapamıyorum, gidip hesap soramıyorum. Biliyorum ki melek yüzünü gördüğüm an hüngür hüngür ağlamaya başlayacağım.

Ondan ayrı kalmak istemiyorum, gözlerimle görememe rağmen gelsin desin: "Changbin, seni aldatmadım, yalnızca gözlerin seni aldatmış." 'Tamam' derim, sorgulamam bile. Enayilik mi dersiniz başka bir şey mi bilmiyorum, ben sadece çok bağlıyım ona.

Ona olan bağlılığım oldukça sağlıksız, farkındayım bunun. Dünya düz dese haklısın derim, aptalın tekisin dese evet öyleyim derim, yüzüme tükürüp hakaretler saydırsa her hakaretini kabul ederim. Ama gelip, "Ben seni aldattım, ayrılalım." dese inanmam, yalvarırım ona 'bırakma beni' diye.

Zaten uzun bir zamandır farkındaydım ben her şeyin. Bana karşı değişen tavırları, boynundaki benim olmadığına emin olduğum izler, değişen bakışları, kokusu ve daha bir çok şey açıkça belli ediyordu. Başka biri var diyordu.

Asla kabullenemedim ben yine de. Benden başkasını sevemez diye düşündüm, benden başkasına dokunamaz dedim. Çünkü o öyle demişti, söz vermişti bana. Hep beni seveceğini ve asla bırakmayacağını söylemişti. Yalan söylemiş.

Benim meleğim bana yalan söylemiş.

Dün gördüm, başka birinin yanındaydı. Ona sarılıyordu, onu öpüyordu, belini öylece sarmasına izin veriyordu. Çok sinirlendim, çok kırıldım. Gidip öylece bağırıp hesap sormak istedim, sonra da ona gülerek bakan gözlerini gördüm işte. Durdum öylece, sadece uzaktan izleyebildim onları. Gerçi buna bile gücüm yetmedi ve hemen ayrıldım oradan.

Çok düşündüm. Gittim Chan ile dertleştim, onunla ağlaştık biraz. Chan bana dedi ki: "Kendi iyiliğin için bırakmalısın onu, sana nasıl hissettiriyor bilmiyorum ama kendine karşı bu kadar acımasız olmamalısın. Unutursun zamanla."

Haklı, bu sefer kendim için bir şeyler yapmalıyım. Beni göz göre göre öylece aldatmasına izin vermemeliyim farkındayım. Bırakmalıyım onu.

Aslında bu durumda yapmam gereken gayet açık; kendime biraz saygım olmalı. Eski o özgüvenli, kendini ezdirmeyen, kendine haksızlık yapılmasına katiyen izin vermeyen Changbin geri gelip etrafı birbirine katmalı. Bu aşk o Changbin'i öldürmüş olmasaydı yapardı da.

Şimdi ben, o Changbin'in hatrı için, bir şeyleri bitirmek adına hazırlanıyorum.

Aynadan kravatımı düzeltiyorum. Oldukça resmi ve şık giyindim, saçlarım hâlâ onun en sevdiği halinde, kıvırcık ve dağınık.

Düzeltmeye gerek duymadım bile, hoş duruyor gerçekten de. Hayır, karşısına çıkıp 'dön de neyi kaybettiğine bir bak!' diyebilmek için hazırlanmıyorum. Sadece onun karşısına çıkacağım bu son seferde biraz daha özenli olmak istiyorum. Beni iyi hatırlasın.

Amacım onu pişman etmek değil. Hayır, 'beni neden aldattın?' falan da demeyeceğim. Sadece son bir kez dans edeceğim onunla. Son bir kez kavrayacağım belini, son kez fısıldayacağım dudaklarına. En fazla bunları yapmaya yeter gücüm.

son dans, changlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin