01 | kafayı yiyorum

525 48 51
                                    

(Sunoo)

Babam: Artık seninle uğraşamıyoruz Sunoo. Masrafların ve boktan küstah tavrın çok sinir bozucu. Evlatlık olduğunu biliyordun ama herhangi bir aile üyen olmadığını söylemiştik. Yalandı. Bir ikizin var Sunoo. Şimdi siktir git onun başını ağrıt. Bir daha eve gelme. Yüzünü dahi görmek istemiyoruz.

Geçen hafta aldım bu mesajı. Bütün dünyamın sarsıldığını söyleyemem aslında. Odaklandığım tek nokta bir ikizim olmasıydı.

Evlatlık olduğumu söylediklerinde hemen beni aldıkları yetimhaneyi araştırıp ailemi bulmaya çalışmıştım. Koruyucu ailem benim bu çabamı görünce halime üzülüp beni yetimhaneye bırakanların hayatlarını kaybettiklerini söyledi. Bu kadar geç söyledikleri için çok sinirlenip bir ton şey söyledim ve evden kaçtım. Bir kaç saat sonra da bu mesajı aldım işte.

Babama ikizimin soy ismini vesayire bilgilerini bilip bilmediklerini sormak için ulaşmaya çalıştım, ama ne babama ne de anneme ulaşamadım. Bir kaç gün sonra evlerine gidip konuşmak istedim ama çoktan taşındıklarını öğrendim. Bu benim için büyük bir şoktu.

Çok değersiz ve sevilmeye layık değilmişim gibi hissettim...

Gerçi onlara karşı olan tavırlarımı düşündüğümde pek de haksız değiller diyorum. Gerçekten şımarık ve bencil bir yapım var.

Peki bu umrumda mı? Hayır.

Yani neden olsun ki? Bu benim hayatım. İstediğim gibi davranırım. Kabul eden eder. Etmeyen siktir olup gider. Bu kadar basit benim için.

"Yine ne düşünüyorsun öyle kibirli kibirli."

Yanımda oturan Heeseung hyunga baktım. Sanırım böyle düşünürken kendimi fazla kaptırınca yüz ifadem şımarık bir hal alıyor.

"Hiç hyung."

Heeseung hyung ile çocukluktan beri arkadaşım. Aynı zamanda Jay hyung ile de. İkisi de bana gerçek anlamda katlanabilen tek insanlar. Çok arkadaşım var ama hepsinin benimle popüleritem için arkadaş olduğunu biliyorum.

4 gündür Heeseung hyungun yanında kalıyorum. Onunla beraber araştırmalar yapıyoruz. Jay kısa bir süreliğine Amerikaya gittiği için bize katılamıyor.

Gecelelerimizi gündüzlerimize katarak sonunda bir şeyler bulduk. Bugün de doğruluğunu kanıtlamak için ikizimin yanına gidecektim. Çok net konuşuyor olabilirim. Ama cidden hissediyorum. Bana çok benziyor, öğrendiğim kadarıyla yani. Çok derin bir araştırma yaptık. Biyolojik annem ve babamın isimleri de onlarınkiyle uyuşuyor.

Neden bir anda bu kadar ciddiye aldığımı bilmiyorum ama emin olmak için elimden gelen her şeyi yapıyorum.

Şimdilik bulduğumuz bilgiler şunlar; adı Yang Jungwon, üniversite öğrencisi, yurtta kalıyor, annesi ve babası boşanmış, velayeti babasında. Açıkçası bunları bulmak çok zordu ama bir şekilde hallettik.

Yerimden kalkıp misafir odasına geçtim ve üstümü değiştirdim. Odadan çıktığımda Heeseung hyung da hazırdı.

"Heyecanlı mısın?"

"Deli misin? Kafayı yiyorum!"

Yerimde zıplayıp çığlık attım. Kardeşimi göreceğim nasıl olsa. O kadar merak ediyorum ki onu. Sadece gözlerini biliyorum. O da instagram hesabından. Kendini asla paylaşmamış ve arkadaşlarına da paylaştırmamış. Sadece profil fotoğrafında görebildiğim kadarı var.

Heeseung hyung ile dışarı çıkıp arabaya bindik. Hızlıca Jungwon'un çalıştığı yere sürdü. Yaklaşık 20 dakika sonra mekanın önündeydik. Hızlıca arabadan çıkıp kapıya doğru ilerledim.

"Yah, Sunoo! Beni bekle."

Uflayıp kapının önünde gelmesini bekledim. Mekan normal bir restoranttı. Sabahları yani, belirli bir saatten sonra mekandaki masalar kalkıyor ve burası bir eğlence mekanına dönüştürülüyormuş. Biz tam dönüştürülme saatinden yarım saat önce geldik buraya.

Heeseung hyung sonunda yanıma geldiğinde içeri girdik. Bir masaya oturduk ve beklemeye başladık. Heyecandan ne yapacağımı bilemediğim için saçma sapan sorular sormaya başladım.

"Saçları hangi renkti?"

"Siyah, sanırım."

"Dudakları nasıl sence? Benimki gibi dolgun mudur?"

"Bilmem."

"Hmm. Boyu benimkiyle aynı mıdır? İkiziz sonuçta. Gerçi öyle bir şey oluyor muydu ya?"

"Gelince görürüz."

"Of ya. Ayakları kaç numaradır acaba?"

"Bunu neden merak ediyorsun amına koyayım?"

Göz devirip sustum. Dediğim gibi. Bana katlanabilen tek insanlar. Başka biri olsaydı çoktan susmamı söyleyip kızardı.

Stresle ayaklarımı sallamaya başlayıp etrafa bakındım. Arkama, yanıma ve neredeyse her tarafa dönüp onu aradım. Ama hala bulamadım... Ve yanımıza da hala bir garson gelmedi. Heeseung hyung elini kaldırıp ilerideki bir garsona seslendi. O da içeri doğru seslenip 'Jungwon' diye bağırdı.

Vücuduma yüklenen aşırı heyecanla ellerim terlemeye başladı. Bizim siparişimizi o alacak... DÜŞÜNE BİLİYOR MUSUNUZ??

Çığlık atmamak için kendimi zor tutuyorum resmen...

Garson bize dönüp eliyle 'tamam' işareti yapınca onun hemen arkasından Jungwon çıkıp yanımıza doğru gelmeye başladı... Siktir. Ben kendimi tutamıyorum. Tam o bize doğru yürürken Jungwon'un gözlerinin içine bakarak bağırdım.

"Hyung! Bu çok güzel amına koyayım?!"

~

REZİL SUNOO

mrbmrb uslanmiyorum biliyorum KAHSWJHDJWHDJWDHQJHDJQ

yine yazar yine fic yine farkli bir ship tsk

NEYSE UMARİM BEGENİRSİNİZ

twins? | jaysunwonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin