Zarif tanrıça sisli gözleriyle karşısındaki kudretli güce bakarken kemikleri acı içinde kıvranıyordu ama öylesine güzel ve asildi ki yüzünü buruşturmaktan ileri gitmedi. Güzel çenesini kaldırdı ve kara gözlerinin asaletle önündeki kara güllere indirdi. "Yanlış yapıyorsun, Dagda."
Gülleri ayakları altında çiğnerken yere çökmüş güzel tanrıçayı görmezden geldi. Gözle görülür bir öfkesi yoktu, aksine son derece sakindi ama sakallarını ovuşturan ellerinin her darbesi hırçınlık doluydu. "Yaptığının bedelini ödeyeceksin."
Kafasını boynuna eğdiğinde parlak siyah saçları narin omuzlarına bir tüy gibi döküldü. İlahi sesi bir arpın eşliğinde şarkı söylüyormuş gibiydi. Öylesine büyülüydü ki, başkası olsa bu tehlikeli, ölümcül güzellik önünde canını bile verebilirdi."Bunun yanlış olduğunu sen de biliyorsun."
Öfke. Tanrının gözlerinden akan şey bu kez saf öfkeden başkası değildi. Gözlerinde fırtınalar son ıslıklarını çalarken parmağını hışımla tanrıçaya uzattı. Tanrıça ölümcül bir gece yarısını anımsatan gözlerini ona dikerken yüzünde tek mimik bile oynamadı. "O zehirli dilini çek içeri. Cezanı çekeceksin."
Tanrının son sözleri bir teminattı. Tanrıça zayıf ellerini kuru çimlerin üstünde gezdirirken, otlar bir hışırtıyla tanrıçaya boyun eğdi. Tanrıça öfkeden deliye dönmüş tanrıya zarif bir gülümseme bahşetti ve çenesini dik tutmaya devam etti. Güller boynunu büktü.
Tanrı tiksinti ile tanrıçaya son bir kez bakıp yok olduğunda, tanrıça gülümsemeye kaldığı yerden devam ediyordu. "Kader iplerini çoktan dokumaya başladı." Gözleri gibi kara olan güllere başını çevirdi. "Ve bunun sen bile önüne geçemezsin, ulu tanrı."
***
İnsanlar ve kusurları, insanlar ve yaşantıları...
Dünya üstünde kapladığımız yer kadar mı varız gerçekten, yoksa daha fazlası mı?
Her birimiz seçimlerimiz kadar kusurlu, seçimlerimiz kadar kusursuz varlıklarız. Seçimlerimiz kadar varız, seçimlerimizin etkisi kadar bu dünyada kapladığımız alan.
Kiminin beş adım, kiminin beş milyon kilometre.
Seni ektikleri alan 5 adım olabilir sekoya, ama unutma ki göklere gitmek senin seçimindir. Ve unutma sekoya, eğer istersen köklerin toprakta bile olsa gök yüzü senin evindir.
Bir araba. Henüz ormanın girişinde. Beyaz örtüyle kapatılmış bir kasa. Dürbünü indirdim ve köşkün siyah ahşap korkuluklarına dayadığım dirseklerimi çekip doğruldum.
Karga bir kez öttü.
"Git, Xaviel." Talimatı alan kara, parlak tüylü karga uçup saniyeler içinde gözden kayboldu. Hızlı adımlarla küçük terasın kapısından içeri girdim ve topluklu ayakkabılarım eski koyu ahşap üstünde tok sesler çıkarırken koridorları geçip çoktan gotik mimari köşkün iki kat aşağı, zemin katına inmiştim.
Tahmini dört dakika. Fazla vaktim yoktu.
Pelerini üstüme geçirip bağladım ve girişteki dolabın üstüne indirdiğim keseyi elbisemin kemerine ipiyle tutturdum. Diğer iki keseyi de korsenin kenarına sıkıştırdığımda, çoktan kapıyı kilitleyip anahtarı pelerinin gizli cebine yerleştirmistim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kargalar ve yolcuları
FantasyKrallıklar arasında büyük bir savaş doğmak üzere. Suyun en bereketli olduğu topraklarda, su kaynakları birer birer çekilmeye başladı. İnsanlar birbirini su için katletmeye çoktan başlamıştı. Krallık hazinesi soyuldu. Artık yaşayacak güvenli bir yer...