Guzel okumalar dilerim
⭐
Bir gün bir yerde tekrar karşılaşırsak eğer, benimle yeniden tanış. - Pablo Neruda
Alarmımı 3. kez ertelememi yorganın altından uzattığım elime sertçe vuran bir el engellemişti. Geri çekilip yatakta dönerek diğer tarafıma doğru kıvrılmıştım. Tam en rahat pozisyonu bulduğum an Yoongi'nin sesi ile dolmuştu kulaklarım.
"Öğlen oldu öğlen! Ben evde yokken de kış uykusuna mı yatıyordun böyle. Yazık cidden emeklerim 1 ay da yok olmuş" tatlı bir mızmızlanma kulaklarımı kaşındırıyordu. Gözlerimi yavaşça aralayacakken üstümden hızlıca sıyrılıp kenara atılan yorgan, çırılçıplak sokağa atılmışım gibi soğuk havayla temas eden tenimi dondurmuştu. "Hyung aynı annem gibisin bi rahat bırak bi kere de taehyung'um yatsın ben halledeyim şu işleri de" diye itiraz ederek cenin pozisyonu alıp, üstüm açık kıvrıldığım yataktan, bu sefer de ayaklarımdan tutulup aşağı doğru çekiştirilerek uyandırılmaya çalışmıştım.
"Paşama bak ricalarda bulunuyor aynı anasıymışım. 5 dakika içinde sofrada olmazsan playstation denen zırbırtının sadece oyun kolu ile bakışırsın hadi" diyerek odadan ayrılmıştı. Ben ise hala bedenimin yarısı yerde yarısı yatakta bir sekilde yüz üstü duruyordum. Dediklerinde ciddi olmasa da, ya bir şey yaparsa ihtimali kafamı kurcalarken daha fazla oyalanmadan odamdan cıkıp banyoya girdim. Yüzüme çarptığım soğuk su ile zor da olsa ayılarak kahvaltı masasına oturmuştum.
"dokunmadın dimi bebeğime?" Diye sordum önümdeki tabaktan ağzıma bir salatalık atarken. "Bebeğiymiş, biraz başka şeylerle ilgilen bebeğim dediğin şey metal parçası lan! cidden sana iş bulucam ben olmuyor böyle Kim Taehyung bey." dedi masaya kahvelerimizi bırakırken.
"Ne haşmetli adım soyadım var acil şirket kurmalıyım Hyung" ukalaca gülmüştüm. Ben kim çalışmak kimdi bunu o da biliyordu o da gülmüştü ve çenesiyle tabağımı işaret ederek kahvaltımı yapmamı belirtmişti.
Çok yemesem de beni tutacak kadar bi şeyler yedikten sonra bulaşıkları makinaya yerleştirmeye başlamıştım. Yoongi ise salonda bilgisayarımdan bir şeylere bakınıyor bir yandan da açtığı playlistimden şarkı dinliyordu. Son bir kaç tabağı da makinaya yerleştirdikten sonra, Yeontan'ın veterinere gitmesi gerektiğini ve iğnelerinin geciktiğini söylemiştim Yoongi'ye. Bugün hiç dışarı çıkasım yoktu ve Yeontan'ın ne kadar babası ben olsam da Yoongi de amcasıydı. Evet daha dün onca yol yorgunluğunu üstlenen adama daha başka işler kitlemeye çalışıyordum ancak biliyordum kolay kolay yorulmuyordu. Bünyesi fazlasıyla dayanıklıydı sanırım sporcu olmasından kaynaklıydı. İçimden yoongi'nin ne sağlam herif olduğunu düşünürken dayanamayıp bunu ona sesli bir şekilde söyledim.
"Yoongi oppa lütfen nasıl bu kadar kaslı, seksi ve gay olduğunu bize anlatır mısın!" diyerek yeontanı da kucağıma aldığım gibi ona doğru ilerlemiştik.
"Hayır Taehyung, Yeontan'ı veterinere sen götüreceksin ben de ev de paşa keyfi sürücem. Biraz sosyalleş insan gör toprağa bas, çiçeklere falan dokun bu hayvan evde senin yüzünden mahsur kalmış bence şuan kucağında yardım çığlığı atıyor haberin yok. Ayrıca seksi ve kaslı olabilirim ama gay değilim ben sen miyim Geyung" diye tüm laflarımı ağzıma tıkamıştı. Leb demeden leblebiyi anlıyordu kurnazlıktı bu zekilikti, beynim küçülmüş gibi eski zekama ulaşamıyordum, haklıydı oksijene ihtiyacım vardı.
Daha fazla mızmızlanmadan üstüme bir kaç parça bi şey geçirip montomu giydim, Yeontan'a da tasmasını taktığım gibi (tüm yolu kucağında gideceğimizden eminim) havanın güzel olmasını fırsat bilerek veterinerin yolunu tuttum. Sonbahar mevsiminde olmamıza rağmen dün yağan yağmurun aksine bugün günlük güneşlik ama bi o kadarda serin bir hava vardı. Sevdiğim dönemlerdi.