1 "Yolculuk"

19.6K 980 220
                                    

Selamm

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Selamm

Uzun zamandır krallık fici yazmak aklımdaydı ancak hiçbir zaman cesaret edemedim. Çünkü krallık ficlerini yazmak çok zor oluyor, eski zamanlardan konu ele alındığı için ekstra zorlanmaya hiç niyetim yoktu. Ancak artık cesaretimi toplayıp götümü kaldırarak krallık fici yazdım bir alkış alayım 💪🏻

İlk krallık konulu ficim olduğu için yanlış yazabilirim, özellikle üslup açısından çok zorlanacağımi tahmin edebiliyorum. Yanlışım varsa NAZİK bir dille bunu belirtebilirsiniz

İyi okumalar diliyorumm

"Anne bu kadar kıyafete gerek yok. Alt tarafı birkaç ay kalacağım." Jungkook, kollarını göğsünde buluşturarak bavulunu dolduran annesine karşın konuştu. Geçen hafta Bayan Jeon kendisi için pazardan büyük ve oldukça pahalı bir bavul almıştı. Jungkook evinde kısa süreli işi için valiz bulunduruyordu, bavula gerek olmadığını belirtse de annesi onu dinlememiş ve kendi bildiğini yapmıştı. Her zamanki gibi.

"Ne kadar kalacağın belli değil ki. Sen bir ayda kralın kız kardeşini bulacağını düşünüyorsun ama bu süreç daha fazla uzayabilir." Tahta dolaptan eline gelen kazağı katlayarak büyük siyah bavula özenle yerleştiren yaşlı kadın ile iç çekti. Ne dese boştu, annesi her zaman 'Ben bilirim' tavırları ile gezen biriydi. Annesinin bu tavrı bazen sinirlerini bozuyordu, ama elden bir şey gelmezdi.

"Dediğim şeyleri unutma tamam mı?" Beyaz tenli olan annesinin dediğini başta anlamasa da, sonradan aklına akın eden konuşmalar ile onu onayladı. "Tamam, unutmam." Daha önce hiç saraya girmediği için annesi, Jungkook'un orada nasıl davranması gerektiğini bilmediğini düşünüyordu.

"Yıllar oldu oraya gitmeyeli. Eskiden de rahmetli Kral Kim'in olduğu ânlarda saray bir labirentten farksızdı. Şimdi daha çok büyüdüğünü tahmin edebiliyorum." Anıları düşünüyormuş olacak ki gülümseyen annesine kıkırdadı. Ne zaman eski zamanlarından bahsetse, tatlı bir şekilde gülüp duruyordu.

"O zamanlarda sürekli sarayda kaybolurdum. Şimdi orası daha kalabalık ve büyük olduğu için, dikkat etmeni istiyorum. Yanında oraları bilen biri olmadığı sürece kafana göre gezme." Başını hızlıca sallayarak annesini onayladı. Kendisini günlerdir temkinliyordu. Artık sorgulamadan onaylamaya alışmıştı. Zaten oranın ne kadar büyük olduğunu tahmin edebiliyordu.

Annesi ve ölen babası daha Jungkook doğmadan önce sarayda çalışan olarak çalışıyordu. Kendisinin doğumundan iki yıl sonra babasını kaybetmişti, o zamandan beridir annesi bıkmadan kocası ile çekindiği eski fotoğrafları oğluna gösteriyordu. Jungkook, annesinin babasının yüzünü unutmasını istemediğini biliyordu. Ne zaman fotoğrafları kendisine gösterse ilgiyle onu dinliyor ve gösterdiği fotoğraflarda tıpatıp kendisine benzeyen babasının tüm çehresini aklına kazımak istermiş gibi izliyordu.

Gösterdiği fotoğraflar arasında saray manzarası da gözüktüğü için sarayın büyüklüğünü gözünde canlandırabiliyordu.

"Gel bakalım, sana sıcak sıcak poğaçalar hazırladım. Onları da yolda yersin. Saraya iki günde ulaşacaksın, güzel oğlumun aç kalmasını istemeyiz." Kendi kendine konuşarak merdivenlerden inmeye başlayan annesine kıkırdayarak tahta merdivenden inerek mutfağa ulaştılar. Bayan Jeon, sıcak kalması için fırında bıraktığı tepsiyi çıkararak yana ayırdığı bezlerden birkaç tanesini eline aldı. Kareli bezi tezgahın üzerine bırakarak üzerine yaptığı sıcak poğaçaları koyarak, bezin iki yanından tutarak birbirine bağladı.

ʟᴏss •ᴛᴀᴇᴋᴏᴏᴋ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin