3

1K 62 15
                                    

hopp yeni bölüüümmm keylifli okumalaarr yorum yaparsanız çok çok güzel olur💘💘

"güneş! sinirlerimle oynama benim, yürüsene." kerem, yani abim beni tesisten içeri sokmaya zorlarken ben bir elimle demir kapıyı tutmuş, içeri girmek istemiyordum.

"ya abi yok valla ben bugün gelmeyeyim ya!" güvenliğin bize attığı 'napıyor bu deliler' bakışını görünce toparladım ve elimi hala beni çekiştirmeye çalışan kerem'den kurtardım.

"aman be, tamam!" kerem beni tuhaf bir surat ifadesiyle süzdü. "mal mısın nesin, ne bu garip davranışlar ya?" göz devirip yanından yürümeye başladım, tesise girmiştik.

"kerem, biliyor musun..." diye başladım söze. tesisin koridorlarında yürürken merakla bana baktı göz ucuyla. "ben pendiksporlu olacağım artık."

tuhaf yüz ifadesi tekrar yerini alırken 'allahım ben ne günah işledim de başıma böyle bir kardeş verdin' diye düşündüğüne yemin edebilirdim. of güneş, çok dikkat çekiyorsun!

"ulan sen değil miydin ben tam galatasaray'a transfer olacakken fenerbahçe'ye gelmem için kıçını yırtan? sen değil misin her maçta bir sürü totem yapıp kazanınca sevinçten zırıl zırıl zırlayan? sen değil misin lan maça her geldiğinde stadın önündeki boğaya oturup yarım saat kalkmayan?"

her dediği ile yüzüm gururlu bir surat ifadesine bürünürken daha sonra ciddileştim. "y-yoo!" dedim titrek bir ses ile.

kerem göz devirdikten sonra sol tarafta kalan çim sahayı işaret etti. "daha fazla boş yapma da sahaya git, üstümü değişip geleceğim. takım seni soruyordu geçen, hasret gider biraz." tam itiraz edecekken beni orada bırakıp tabiri caizse ayakları götüne vura vura soyunma odasının kapısını yüzüme çarpınca oflayarak sarı saçlarımı kulağımın arkasına attım. beyaz tenimin kıpkırmızı olduğuna emindim.

tek ayağımın üstünde tam tur dönerek yönümü sahaya çevirdiğimde derin bir nefes aldım. korkanın çocuğu olmazmış.

kafamı kararlı bir şekilde sallayıp sahaya ilk adımımı atmıştım ki beni durduran şey sahanın ortasında bireysel antrenman yapan mert hakan olmuştu.

tam arkamı dönüp girdiğim gibi çıkacaktım ki soyadımın seslenilmesiyle adımım havada kaldı.

"aktürkoğlu!" yüzüme zoraki bir gülümseme ekleyip tekrar sahaya döndüm. mert hakan; topu ayağının altına almış, kollarını göğsünde birleştirmiş bana bakıyordu.

"nereye gidiyorsun?" omuz silkip rahat bir tavır takındım ve çimlerin üzerinde ağır adımlar atarak mert hakan'a yaklaştım. şu an yerin dibine girseydim de dün olanlardan sonra mert hakan'ın yüzüne bakamasaydım. tam şu an yellow gelip beni uçursaydı da ben mert hakanla diyaloğa girmeseydim. yetiş ya yellow!

ne demiştik... heh, korkanın çocuğu olmaz. o misal işte.

"benim bi ipe un serme işi vardı da..."

kendi kendime kıkırdadıktan sonra mert hakan'ın sorgulayan gözlerle beni çözmeye çalıştığını görünce ciddileştim. "ay yani şey..." diyerek toparlandım. "abime bakacaktım."

kafasını hafifçe yukarı kaldırıp indirdi. "neyine bakacaksın, gelir o şimdi."

etrafa biraz göz gezdirdiğimde koca sahada mert hakan'dan başka kimsenin olmadığını yeni fark etmiştim.

kaşlarımı kaldırıp gözlerimi ona çevirdiğimde sırıtıyordu. "diğerleri nerede?"

burnunu kırıştırıp sevimli bir şekilde güldü. "sanırım sizi birkaç saat erken çağırmışım." kollarını iki yana açarak ayağının altındaki topu havalandırarak sektirmeye başladı. "bu da demek oluyor ki, sen de çalışmalarımıza dahil olacaksın güneş aktürkoğlu."

yapmacık bir kahkaha atıp geri geri yürümeye başladığımda mert hakan hafif bir tebessümle beni izliyordu. "ama ben yok... ben ı-ıh, ben yapamam!"

sırtımı bir şeye çarpınca duraksadım, düşmemem için belimi tutan kerem'den başkası değildi.

"düş önüme cadı, birlikte antrenman yapacağız." kerem, top sürerek yanımdan geçtiğinde ofladım. "ya çok pardon da sizi deli mi şey yaptı da takımdan daha fazla antrenman yapıyorsunuz? hem ben ne alaka? ben mi çıkacağım maça?"

mert hakan'ın gönderdiği top bacağıma çarpınca derin bir nefes aldım. "çok konuşma abicim, yolla."

göz devirip sağ ayağımın içiyle topu mert hakan'a iade ettiğimde gelişine bir kez daha vurdu. bu sefer ben de bekletmeden vurmuştum.

"çik kinişmi ibicim, yilli!" sesimi incelterek mert hakan'ın taklidini yaptığımda hala paslaşıyorduk. "sen spora gidiyor musun?" kafamı sağa sola salladım. "ihtiyacım var mı sence?" göz kırpıp dümdüz olan karnımda elimi gezdirdim. söylemesi ayıp, harika bir fiziğim vardı da... elemtere fiş kem gözlere şiş yani.

"belli..." dediğinde ona baktım. "koordinasyonun sıfır da!" bana gelen topa sertçe vurduğumda top mert hakan'ı aşıp arkada kendi kendine çalışan kerem'e çarptı.

"yavaş!" omuz silktim. "onu arkadaşına söyle, benimle uğraşıp duruyor."

"mert uğraşma abicim şununla, huysuzun teki."

kerem'e dil çıkardığımda kendimi çimlere bıraktım. "huysuz olduğunu biliyorum..." diye mırıldandı mert hakan. neyi kastettiğini tam olarak anlamamıştım fakat umarım dün geceye gönderme değildi.

göz devirip çimlere uzanırken gözlerimi kapattım. "siz çok sıkıcısınız. ben altayı özledim, ne zaman gelecekler?"

"altay seni hiç özlememiş, haber gönderdi. güneş sorarsa özlememiş diyin dedi." bir kez daha göz devirdim mert hakan'a.

"mert hakan, biliyor musun..." diye mırıldandım doğrulurken. "boş yapıyorsun, yapma!"

bu sefer göz devirme sırası ondaydı. "ya siz iyi anlaşıyordunuz ne oldu, laf sokan sokana." kerem topu diktiğinde uzak bir köşeye düşmüştü. bana doğru döndü. omuz silkip alt dudağımı büzdüm. "kendisi bana takılıyor, benlik değil."

mert hakan kafasını salladı ve göz kırptı. "evet abicim, bücürüğü birazcık sinir edesim geldi bugün. yoksa hala iyi anlaşıyoruz." kerem'e açıklama yaptıktan sonra bana döndü. "değil mi?" hafif bir tebessümle kafamı salladım.

mert hakan benim imkansızımdı.

ne fark eder? | mert hakan yandaş. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin