Chaeyoung elindeki telefonu kurcalarken bir yandan da hastanenin girişini kontrol ediyordu. Gözleri bir süre üzerindeki pijamada dolandı. Telefonundan saate baktı, neredeyse üçe gelmek üzereydi ama Jungkook ortalarda yoktu.
Chaeyoung bugün yapacağı şeyden emin de değildi. Arkadaşlarıyla bile paylaşmadığı şeyi Jungkook'la paylaşacak olmak ne kadar doğruydu. Bir süre bunun pişmanlığını yaşayacaktı sanırım.
Otomatik kapı iki yana açıldığında. Jungkook hastanenin içine doğru ilerledi. Chaeyoung onu gördüğünde oturduğu koltuktan kalktı ve elini salladı. Jungkook onu fark edip yanına geldiğinde, "Sen... İyi misin?" Jungkook gözlerini yorgun görünen kızın üzerinde dolaştırdı. Geçenlerde gördüğü gibi üzerinde kolunda serum vardı ve yanında da uzun demiri duruyordu.
"İyiyim." Jungkook pek ikna olmuşa benzemiyordu ama bitkin kız bunu umursamadı. "Hadi gel."
Chaeyoung serumunun demirini de peşinden sürükleyerek asansöre doğru adımladı. Asansör zemin katta durduğunda ikili asansöre bindi. Chaeyoung odasının olduğu kata bastığında Jungkook'un gözleri sarışın kızın üzerinde dolanıyordu. Endişeliydi.
Chaeyoung'ın odasının olduğu kata geldiğinde asansörden indiler. Chaeyoung koridorun başındaki odanın kapısını açıp içeri geçti. Ardından da Jungkook odaya geçti. "Meyve suyu ister misin?" Jungkook odayı incelerken başını salladı. Chaeyoung odadaki mini buzdolabını açıp içinden meyve suyu çıkardı ve pet bardaklara doldurup birini Jungkook'a uzattı. Jungkook bardağı alıp koltuklardan birine oturdu. Chaeyoung da yatağına oturdu.
"Muhtemelen seni niye buraya çağırdığımı merak ediyorsun." Jungkook başını sallayarak onu onayladı.
Chaeyoung hiç de eskisi gibi görünmüyordu. Sanki enerjisi çekilmişti. Eskisi kadar içten gülmüyor, gözleri parıl parıl parlamıyordu. Jungkook bunun hep farkındaydı ama ona karşı adım dahi atamamıştı. Çekingen bir çocuk da değildi ama yapamamıştı. Taehyung olmasa hiç yapamazdım diye geçirdi aklından.
Jungkook ve Chaeyoung lisenin ilk yılından beri sınıf arkadaşlarıydı. Chaeyoung, sessiz biriydi. Genelde iki arkadaşıyla takılır, kütüphaneye gider, okulun en ücra köşesindeki ağacın altında kitap okuyup şarkı dinlerdi.
Jungkook ise tam tersiydi. Sınıfın popüler çocuğuydu. Yakışıklı suratı, insanlara karşı yaklaşımı ve zeki oluşuyla dikkat çeken taraftı. Birçok arkadaşı da vardı ama aralarında en çok Taehyungla takılırdı. Basketbol takımının kaptanıydı ve inanır mısınız okuldaki bütün kızlar ona bayılırdı.
Kendi sınıfında da olsa Chaeyoung'ı pek fark etmiş sayılmazdı çünkü gerçekten sessiz bir kızdı.
Jungkook'un, Chaeyoung'ı ilk fark edişi antrenmanın okulun bahçesinde yapılması sayesinde olmuştu. Antrenman sırasında Chaeyoung'ın oturduğu ağacın yakınına kaçan basketbol topu, Jungkook'un sarışını fark etmesine sebep olmuştu.
Öylece ağaca yaslanmış, kulaklığındaki şarkıyı mırıldandığı sırada Jungkook bir süre kızı izlemişti. O andan sonra hiçbir şey düşündüğü gibi gitmedi.
Şimdi onu hastane yatağında koluna takılmış bir serumla görmek kalbini ağrıtmıştı.
"Lütfen... Konuştuklarımız aramızda kalsın olur mu?" Chaeyoung bakışlarını koltukta oturan çocukta gezdirdi. Jungkook usulca başını salladı ve ayağa kalkıp sarışının yanına oturdu.
"Ben hastayım."
"Ne?" Jungkook'un şaşkın sesi sessiz odaya yayıldığında Chaeyoung ayağa kalktı ve odadaki komodinin çekmecesinden bir defter çıkardı. Jungkook bunun günlüğü olduğunu anladı. Ölümle yaşamak.
Chaeyoung defterin ilk sayfasını açıp yanındakinin kucağına bıraktı. Jungkook defteri eline alıp ilk sayfayı okudu. Okudukları neredeyse ağlamasına sebep olacaktı ama kendini tuttu. Şimdi ağlamak istemiyordu.
"Chaeyoung... Tedavisi yok mu?" Jungkook'un dolu gözleri sarışına döndüğünde Chaeyoung başını iki yana salladı. Onun da gözleri dolmuştu. "Kanserin son evresindeyim, sadece öleceğim günü erteleyebiliyorlar."
Chaeyoung'ın yüzündeki acı tebessüm Jungkook'un tutamadığı gözyaşlarının yanağından süzülmesine sebep oldu. Jungkook defteri yatağın üzerine bıraktı ve sarışının cılız bedenini kollarının arasına hapsetti. Chaeyoung geri çekilmek için uğraşmadı bile. Başını, Jungkook'un omzuna yaslayıp ona eşlik etti.
Jungkook'un elleri, sarışının saçlarını okşuyordu. Chaeyoung'ın ağlayışları sessiz iç çekişlere dönüştüğünde Jungkook uykusu geldiğini anladı ve geri çekildi. Ayağa kalkıp sarışının koluna dikkat edip onu yatağa yatırdı ve üzerini örttü. Yatağın yanındaki boş koltuğa oturdu.
"Ailen nerede?"
"İş seyahatinde." Chaeyoung'ın kısa cevabı Jungkook'un yüreğine oturdu. Kızları bu kadar hasta olmasına rağmen onlar nasıl işle uğraşabilirlerdi?
Jungkook başını salladı ve sandalyeyi biraz daha yatağa yanaştırdı. "Lalisa ve Jimin'e söyleme." Chaeyoung'ın -ilaçların etkisinden dolayı- uyumadan önce söylediği tek şey buydu. "Aramızda sarışın." diye mırıldandı dudaklarının arasından ve kıza doğru eğilip alnına ufak bir öpücük bıraktı.
Jungkook uzun bir süre bunun haksızlık olduğunu düşüne düşüne ağladı sarışının yanı başında. Chaeyoung daha çok gençti. Böyle bir şeyin onun başına gelmiş olması, Tanrıya isyan etmesine sebep oluyordu.
Üstelik o yapayalnızdı.
Arkadaşlarının haberi yoktu. Ailesi ise kızlarıyla ilgilenmiyorlardı bile. Chaeyoung, bu hastalıkla baş ederken yapayalnızdı ama Jungkook onu yalnız bırakmayacaktı.
Yatağında uyuyan genç kız duymasa bile Jungkook, "Seni asla yalnız bırakmayacağım Chaeyoung." diye mırıldandı ve kızın sağ elinin üstünü okşadı. "Acınla baş etmeye çalıştığında hemen yanı başında senin için orada olacağım."
Bir eliyle kızın elini tuttu ve bir süre daha onu izlemeye devam etti. En azından bu gece yanında kalsa iyi olabilir diye düşündü. Tek eliyle cebindeki telefonu çıkarıp annesine arkadaşında kalacağına dair bir mesaj attı ve sandalyede arkasına yaslandı.
Chaeyoung'ın omzundan düşen örtüyü tekrar omzuna kadar örttü ve doya doya sevdiği kızı izledi. Gözleri daha fazla dayanamadığında uykuya dalması kaçınılmazdı.
-🐚
kontrol etmeden atıyorum hatam varsa affola😭
no time to die jungkook'u çok seviyorum ben
siz de seviyor musunuz??😭🥹
1k okunmayı geçmişiz!!!!
çok teşekkür ederim😭💖❤️🩹