Chapter 1

141 10 10
                                    


"Yoldayım geliyorum."

"Tüh! Ben de az önce konsollardan birinin bozulmuş olduğunu fark ettim. Sendekilerden birini getirmeni isteyecektim."

"Gelmek üzereyim. Belki bu sefer film izleriz." dedi Marinette telefonun öteki ucundan.

Artık sevgilisiyle kekelemeden ya da ne diyeceğini planlayarak konuşmamaya gayret ediyordu. Bu Adrien'ı mutlu ediyordu ve babasını daha yeni kaybettiği bu zamanlarda onu mutlu etmek istiyordu.

Bunu düşününce tuhaf bir hissin vücuduna yayıldığını hissetti. Yalnızlık gibiydi bu his ama tam olarak değildi de. Duraksadı ve yutkundu. 

"Bir sorun mu var? Sessizleştin." dedi telefondan Adrien.

"H-hayır...geldim."

"İniyorum hemen."

Telefon kapanınca nefesini verdi. Demir kapının açılması ile içeriye doğru ilerledi. Kapıda Adrien ve Nathalie duruyordu.

Adrien'a fırsat vermeden Nathalie konuştu:

"Bayan Dupain- yani Marinette," Marinette öyle hitap etmesini istemişti ondan. "Adrien'ın Bayan Tsurugi ile görüşmesi gereken bir konu var ve gitmemiz gerekiyor." 

"Ani gelişti, özür dilerim. Şimdi öğrendim." dedi Adrien.

"Hiç sorun değil." Marinette bir yandan iyi oldu diye düşünüyordu, bu malikane ona iyi şeyler hatırlatmıyordu.

"Kısa sürecek zaten, istersen bekle." dedi Adrien. "Seninle vakit geçirmeye gerçekten ihtiyacım var."

Marinette bu durumda ne diyebilirdi ki. Gülümsedi ve "Tabi beklerim, endişelenme." dedi.

Adrien ve Nathalie'nin gidişini izledikten sonra içeri girdi.

Kapıyı arkasından kapatırken bir ses duydu:

"Ladyybugg!!" 

Panikle arkasını döndü. "Monarch!" 

Hayır, o değildi. Hiç kimse değildi. 

"Bu anılar beni deli ediyor!" diye kendi kendine haykırdı. 

Çantasından çıkan Tikki hemen uçup yanağına sarıldı. "Sorun yok Marinette."

"Sesi gitmiyor kulaklarımdan Tikki."

Kısa süre içinde çok fazla şey ile karşı karşıya gelmişti. Uğur Böceği olmayı sevmeye başladığı anda ana kutunun gardiyanı olmuştu ve bu tamamen onu büyüleyen tüm sihri bozmuştu. Bazen geçmişe dönüp bakmak kaçınılmazdı ve onun için bir işkenceydi de. 

İçeriye daha çok ilerledi, Adrien'ın odasına ulaşması gerekiyordu. Gabriel ile olan tüm o kötü şeyleri yok sayarak ilerledi. 

Haftalardır kendisi iyiymiş gibi davranıyordu, Gabriel'a hayranlık duyarmış, o bir kahramanmış gibi... 

"Peki ya sen Marinette, sevgili Adrien'ın için kendi hayatından vazgeçmez misin?"

Hayranlık duymayı bırak ondan tiksiniyordu şuan.

İlerlemesi ne kadar sürmüştü bilmiyordu, sanki adım atmıyordu. Adrien varken böyle olmuyordu ama yalnızken burası onu yiyip yutacak gibiydi.

Sonunda içeriye girdiğinde derin bir nefes verdi ve çalışma masasına doğru ilerledi. Kağıt ve kurşun kalem aldı. Bir şekilde zaman geçirmesi gerekiyordu.

Kalemle sadece karalama yaptığını sanıyordu, bir türlü odaklanamamıştı ki. Kulaklarına kendi haykırışları gelince irkildi, ne oluyordu ona böyle? 

•Lost In Translation• Miraculous Season 6 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin