Soobin telefonunu kapatıp yanına koydu. Derin bir nefes aldı, banyoya girip dolaptaki fare zehrini yanına aldı. Aynaya bakma ihtiyacı duymadı, zaten komşusundan yeterince nefret ediyordu, onun da ondan biraz daha nefret etmesi veya hakkında kötü şeyler söylemesi umrunda olmazdı.
Soobin ve Kai iki katlı bir evde, kimsenin adını bile bilmediği bir mahallede komşulardı. Ses yalıtımının kötü olmasından, ve Kai'ın da sürekli agresif olmasından dolayı iyi anlaşamıyorlardı. Soobin komşusunu her gördüğünde, dalga geçer bir ses tonunda iyi günler dilerdi. Kai da tepki olarak yüzünü buruşturup iyi günler derdi. Bu kadar kaba olması Soobin'in pek hoşuna gitmiyordu. Ama yine de sinirlendiğinde ki yüz ifadesini görebilmek için onunla eğlenebilirdi.
Soobin gözlüğünü takıp yukarı kata çıktı. Komşusunun kapısının önüne geldiğinde iç çekip kapıya iki kez vurdu. Kai birkaç saniye sonra kapıyı açtı. Yüzü korkudan bembeyaz olmuş, elleri titriyordu. Soobin'in sinirini bozacak, ya da sinirlenecek halde durmuyordu. Soobin biraz şaşkın gözlerle içeriye yavaşça girdi. Kai iç çekip kapıyı kapattıktan sonra Soobin'e döndü.
"Lütfen o elindekiyle ne yapıyorsan yap. Yeter ki gitsin." Korkudan kocaman olmuş gözleriyle Soobin'e yalvarıyordu.
"Fareyi nerde gördün? İlacı oraya koyalım." Kai eliyle banyoyu gösterdi, Soobin de Kai'i da yanında götürerek banyoya ilerledi.
"Farenin gelmesinin tek sebebi sensin, beni bu işe bulaştırma." Ellerinden kurtulmaya çalışırken konuşuyordu. Zaten fareden tiksiniyordu, bir de kocaman olması daha da korkunçtu.
"Fareyi yukarı çık diye ben mi tembihledim? Buraya kaçmış, hallederim birazdan. Ama hepsi benim suçum olmadığı için seni de yanımda götürüyorum." Kai kaşlarını çatarak ve ağlamaklı bir ifade takınarak Soobin'in arkasına geçip yürüdü. Soobin yavaşça banyonun kapısını açtı, birşey olmadığını görünce Kai'a döndü.
"Bak hiç birşey yok, evine falan dönmüştür. Ama ben ilacı buraya bırakacağım. Tekrar gelemesin diye." Kai kafasını salladı. Soobin banyonun içine girerken, fare mutfağa doğru koşmaya başladı. Kai ve Soobin küçük çığlıklar attılar. Kai'ın yüzü hala şok içinde dururken birbirlerine baktılar. İkisi de az önce çığlık attıkları için utanmıştı. Gözlerini kaçırıp mutfağın kapısına baktılar. Kai yavaşça dış kapıya ilerliyordu.
"Evim artık farenin olabilir." Soobin korkudan bayılacak gibi hissetse de güldü. Kai'ı tekrar kolundan tuttu, mutfak kapısının önüne getirdi. Yalvarır gözlerle Soobin'e baktı.
"Sence çıkar mı?"
"Evini fareye verme gibi bir seçeneğin olmadığı için, fareyi yakalamalıyız diye düşünüyorum."
"Gerçekten dışarıda yatarım, yeter ki o fareyi görmeyeyim." Soobin Kai'a baktı, sonrasında kolundan tutup mutfağa götürdü. Mutfağa girince kolunu bıraktı.
"Fareye emir ver, çıksın mutfaktan." Kai Soobin'e sinirli bir şekilde baktı. "Salak mısın sen? Ağlamaya başlayacağım ama sen ne diyorsun?" Soobin sesli bir şekilde güldü, sonrasında biraz büyük olan mutfağa baktı. Fare seslerinden dolayı balkona kaçmıştı. Soobin balkonun kapısını kapatmak için gittiğinde fare, havalandırmaya girdi. Kai yere oturup boş gözlerle Soobin'e baktı. "Gitti mi?" diye sordu. Soobin saçının arkasını kaşıdı. "Sanırım hayır." dedi. Kai yüzünü avucunun içine alıp iç çekti.
"Bak, hemen sinirlenme. Etrafı ilaçlayalım. Bir gün yanımda kal. Zehirlenme diye yani."
Soobin şüpheli görünmemek için utançla kendini açıklamaya çalışıyordu."Yanımda kalabilirsin deseydin gelmezdim. Tamam, öyle yapalım." Soobin kafasını sallayıp ilacı bir kaç yere sıktı. O işini bitirene kadar kai da küçük bir çanta hazırlayıp içine kıyafetlerini koydu. Kedisinin eşyalarını da bir poşete doldurdu. Kedisini kucağına aldı. Kapının önünde duran Soobin'in yanına gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Mouse Hunt | Sookai
Fanfiction~huening kai: ulan amina koyduğum alt katı ilaçladin fare üst kata kaçtı yapacağın işi sikeyim (Düz yazı)