2

310 57 175
                                    

Siz yorum yapınca mutlu oluyormuşum :(

İyi okumalar 💗

***

Jimin'den...

Kimdim ben?

Yada dünyaya geliş amacım neydi?

Önceden bana bunu sorsalardı gereksiz, bomboş yaşayıp, sürünerek ölmek için var olan biri olduğumu söylerdim.

Şimdi ise bir umudum var, bir mutluluk sebebim.. Jungkook var.

O günün ardından iki ay geçmişti, bu süre zarfında biz sürekli telefonda konuşmuş, ara sıra da görüşmüştük. O gün saatlerce oturup konuşmuştuk, daha sonra saat geç olduğu için Jungkook beni yurda bırakmıştı. Ben tekrar onunla nasıl iletişim kuracağımı düşünürken sanki sesimi duymuş gibi numaramı istemişti.

Her gün yazmıştı bana, özellikle de sabah akşam 'günaydın, iyi geceler' mesajlarını eksik etmiyordu. Bu küçük hareketler bile heyecanlanmama sebep oluyordu. Birkaç defa yurda beni görmeye geliyor, kemoterapi sırasında yanımda oluyordu. Çok farklıydı bunlar, özel hissettiriyordu.

Acıma duygusu yoktu gözlerinde, belki de bu yüzden ona kapılıyordum. Hiç inkar etmedim, kaç gün daha yaşarım diye düşündüğüm ve karamsar olduğum bir günde benim için saçlarını kesip atan adama aşık olmuştum. İlk kez aşık olduğum için çok mutluydum, ama aşkı yaşayamadan öleceğim içinde sitemli.

Ben kendimi ölmeye hazırlamıştım, lakin tedavi masraflarımı karşılayan Namjoon hyung için mücadele ediyordum. En azından ona borçlu kalmamak için. Şimdi birde Jungkook vardı, gözlerini görmek, sesini duymak için yaşam mücadelesi verdiğim.

Sahil kenarında oturup düşüncelerime dalmış, biraz önce yağan yağmurun bıraktığı toprak kokusunu içime çekerken hemen yanımda oluşan hareketlilikle burnuma dolan koku daha da eşsiz bir hâl aldı. Jungkook'un kokusu toprak kokusunundan daha güzeldi.

"Merhaba güzellik."

Uzun parmakları arasına aldığı minik burnumu sıkarken tavşan dişlerini göstererek sordu. Canım acıdığı için kızmak istesem de gülüşü yüzünden becerememiştim.

"Yah hyung! Canım acıdı."

"Isırmadığım için sevinmen gerekiyor aslında."

Yanaklarım kızarırken bakışlarımı avuçlarımda birleştirdiğim ellerime dikmiştim, sürekli böyle şeyler yaparak beni utandırıyordu. Onun yanında kendimi her ne kadar mutlu hissetsem de kalp atışlarımın git gide artmasına engel olamıyordum.

"Ne yapıyorsun burada tek başına?"

"Hastaneden dönüyordum hava almak istedim, sen peki?"

"İşe gidiyordum seni görence yanına gelmek istedim."

Tebessüm ederek başımı salladım ve onayladım onu, geldiğine mutlu olmuştum. Ben önündeki manzarayı izlerken onun gözleri bir saniye yüzümden ayrılmıyordu. Elini uzatıp kafama taktığım şapkamı çıkarıp yeni yeni uzayan saçlarımı okşamıştı.

Heyecandan vücudum kasılırken gözlerimi kapatmıştım anlık olarak. Biraz daha yanıma yaklaştığında dizlerimiz temas etmişti. Saçlarımı okşadığı dövmeli eli yavaşça yanağıma inerken baş parmağıyla okşamıştı, dokunsan kırılacakmış gibi çok narin davranıyordu.

"Kemoterapin bu defa nasıl geçti?"

"F-fazla acı yoktu."

Yüzlerimiz arasında çok az mesafe varken daha çok yaklaşıyordu, tutunacak yer ararken bulamamış parmaklarımı baldırlarıma geçirmiştim. Kalbim çok hızlı atıyordu. Yanağımdaki elini indirip belime sarmış bu defa da burnunu sürtmüştü. Yavaşça yaklaşmış ve sonunda boynumda dinlenmişti.

Moje More-Jikook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin