16: Arttırıyorum!

2 0 0
                                    

Kaşık sesleri birbirine karışıp, üstüne çoğunun ağzı kapalı olmasına rağmen çiğnedikleri yemeğin sesi çıkıyordu. Hoseok muhtemelen Namjoon'la beraber, ağzını kapatmayan iki kişiden biriydi.

"Yemok çok güzol olmot kom yapto ?" Diye ağzı doluyken konuştu Hoseok, gözlerini kimin yaptığını bulmak için onların üstünde gezdirirken, Jimin ona göz devirmişti.

"Sofra adabı desen yok." Jimin burun kıvırarak söylendi. Jeongguk ise Hoseok hyungunun bu hâliyle sincaba benzediğini düşünüyordu.

Hoseok ve Jimin göz göze gelmiş, birbirlerine aynı anda 'hıh'layarak kafalarını zıt yönlere çevirmişlerdi.

"Ben bizim kırma Loki yaptı diye biliyorum." Jimin'in sesi tekrar yankılandığında, Taehyung bir süre ona bakmış, diğerleriyle eş zamanlı Yoongi'nin işaretlerini seslendirdiğini anlamıştı.

"Evet obur ayıtolar ben yaptım. Bol bol yiyin, yarasın, tuzlu çamur olsun." Jin mutlulukla gülümserken, Hoseok ve Yoongi onun tuhaf Hava Tapınağından kalma güzel cümlelerine hâlâ alışamamışlardı.

Öğlen güneşi gökyüzünün tepesinde her tarafa sıcaklığını acımadan yayarken, Zyphir dahili sekiz kişilik grup yemek yiyordu.

Namjoon ağzındaki lokmayı yuttuğu gibi onun yanağına bir öpücük kondurup yemeğine geri dönmüştü. İkisinin ilişkisi sağlıklı bir şekilde ilerliyorken, Jin bu grubun annesi olmaya daha çok dönüşüyordu. İki gün önce Jeongguk ve Jimin'le beraber kurdukları sunaktan beri, Yoongi ve Hoseok da dahil olmak üzere hepsinin üstüne ayrı ayrı düşer olmuştu.

Taehyung ise Jin hyunguna çok güveniyordu. Yoongi hyunguyla ne konuştuğunu ona anlatacak kadar..

Bu iki gün içinde çok da bir şey olmamıştı her şeyi zaten biliyorsunuz. Dün akşam küçük gruplarına bir eklenti olmuş, sabah uyandıklarında ise tanışıklıklarını geliştirmişlerdi. Hoseok ise karşılık olarak kendi hikâyelerini ve Yoongi'nin hikâyesini ondan izin alarak anlatmıştı. Şaşırtıcı bir şekilde Yoongi onlara hemen ısınmıştı.
..

Birkaç yıl önce

"Bana güven ve atla Taehyung!!!"

"Hyu-hyung çok yüksek!! Hem annem, babam SEN! SİZİ NEDEN BIRAKIYORUM Kİ!?"

"Atlamıyor musun ? Tamam. Majesteleri, lütfen kral olduğunuzda kellemi almayın, iyi olacaksın! Küçük kardeşim!" Yoongi ona bir şey olmasından korksa bile onu deniz kenarının acımasız dalgalarına atmıştı.

Bu akşam fırtına yoktu ancak Taehyung'u alıp götürecek kadar yüksek dalgalar vardı. Yoongi o an emin oldu, kraliçe haklıydı. Ateş krallığı sarayının kenarı olduğundan, burası birkaç yıla kurak olacaktı. Ancak şuan, veliahtı kurtarıyordu. Kraliçe, Yoongi'yi yerinde uyarmıştı.

Kapının kırılması dikkatini oraya yöneltmiş, çoktan dalgınca yatağın kenarına geçtiğinden bir şey çaktırmamaya özen göstermişti.

"Yakalayın!!"

Yoongi o an sadece bir ateş atabilecek kadar tepki verebilmişti. Dünyası karardığında, onu birinin çuvala attığını hissedemeyecek derecede baygındı.

Sarayın altına götürüldü, lav denizinin ortasındaki zindan, ateş bükücülerinin zayıflığı değildi ancak ölümü olabilirdi. Zincirler büyük kalın ve matalden yapılmaydı. Uzun bir kenardan ortadaki zindana uzanıyordu. Burası en azılı bir suçlunun tek başına zincirlendiği bir zindandı. Adacık gibi bir şeyin çevresi sadece lavdı. Kraliçe ve kral zamanında pek çok suçluyu burada infaz etmişti.

Custodiae 🌊 🔥Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin