1. Bölüm

49 4 7
                                    

Hepinize merhaba, ben Pranpriya Lalisa Manobal. Açıktan okuyan bir lise son sınıf öğrencisiyim. Annem ile babam geçirdiğimiz araba kazası sonucu vefat ettiği için tek başıma yaşıyorum. Açıkcası yattığım yerden para gelmeyeceğini anladığım an okulumu açığa aldım ve bir dükkanda işe girdim. Temizlik, garsonluk, kasiyerlik;her ne iş varsa yapmaya çalışıyordum. Aldığım maaşla kuytu bir mahallede 1+1 bir tane ev bulmuştum. Minik ve kötü bir de bahçesi vardı. Her zaman bahçeyi düzenleyeceğim diye giriştiğim zaman üşenip vazgeçmiştim.

Her zaman yalnız biriydim, bir tane arkadaşım vardı okuldan;Park Chaeyoung. Benim tatil günlerimde bana gelir evde takılırdık. Ya da sahilde yürüyüşe çıkardık. Geçmiş zaman ekli konuştuğuma takılmayın, hâlâ yapıyoruz.

Kısaca kendimi tanıttığıma göre bence artık başlayalım, ne dersiniz?

____________________________________________________

Sabahın altısında telefonumun alarmıyla uyandım. Alarm sesi en gıcık olduğum alarm sesiydi, bu yüzden daha fazla duymamak için hemen kalkıyordum. Alarmın sesi nasıl diye sorarsanız, kuş ve melodi sesi olan bir alarm. Büyük ihtimalle çoğunuz biliyordur o alarmı. Evet, gıcık olduğum hatta nefret ettiğim alarm sesi o.

Lavaboya gidip yüzümü yıkadım ve su çarptım. Aynadan kendime bakıp geriye doğru esneyerek belimi kıtlattım. Tekrar yatak odama gidip dolabımdan iş üniformamı ve siyah kot pantolonumu aldım. Tek elimle üniformanın düğmelerini iliklemeye çalışırken diğer elimle çekmecemdemi tarağı aradım. Öyle ilerlemeyeceğini anlayınca iki elimle düğmelerimi ilikleyip çekmecemdeki tarağı aldım ve tekrar lavaboya gittim. Uzun siyah saçlarımı tarayıp kıskaçlı toka tutturdum ve uzun saç izdihamından kurtuldum.

Derince bir nefes verip aynanın altındaki sabun koyma yerindeki makyaj çantamı açtım. Kapatıcı, makyaj süngeri ve lip balm alıp geri kapattım. Kapatıcıyı göz altlarımdaki mor halkaları kapatmasını umarak bocaladım ve süngeri iyice ıslatıp suyunu sıkarak kapatıcıyı dağıttım. Renkli lip balmı da sürüp aynadaki kendime baktım.

Tekrar odama gidip bir çanta aldım;içine cüzdanımı, telefonumu, ev anahtarımı ve bir siyah toka koydum. Kapıya gidip ayakkabılarımı giydim ve evden çıktım. Saat altı buçuğa geliyordu. Oturduğum semtte fazlasıyla ev vardı ama en fazla 5-6 evde birileri yaşıyordu.

Kaldırımda yürürken birden takip ediliyormuşum hissine kapıldım. Sadece bir his diye yürümeye devam ettim. Arkana baksana salak demeyin, korkuyordum arkama bakmaya. Son bir cesaretle çantamdan telefonumu çıkardım ve kamerayı açıp kendime bakıyormuş gibi yaparak arkama ve görmediğim yerlere bakmaya çalıştım. Hiçkimse yoktu. Rahat bir nefes verip. Telefonumu kulağıma götürdüm ve 5 dakika boyunca abim varmışta onunla konuşuyormuş gibi yaptım.

Ara sokaklardan birine girdiğimde içimdeki o his devam ediyordu. Huzursuz hissediyordum. Kafamı hafifçe aşağıya eğip arkama baktığımda gerçekten birini gördüm ve onu burada ilk defa gördüğümden emindim. Beni takip etmediğini, paranoyak olduğumu düşünerek farkında olmadan adımlarımı hızlandırdım. Bir süre sonra hemen arkamdaki haraketlenmeyle beraber boynumda buz gibi bir nefes hissettim. Tam çığlık atacağım zaman elini ağzıma dayamıştı. Kurtulmaya çalışıyordum ama güçlü olduğu belliydi. Ben çırpınırken o sadece sessizce kıkırdıyor ve yeni farkettiğim sivri dişlerini boynuma sürtüyordu.

Bite Pain |Liskook|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin