Sivri dişlerini boynuma sürterken boştaki koluyla sertçe bedenimi tuttu ve kendiyle beraber yere oturttu. Kucağına oturduğumu farkettiğimde daha da korkmuştum. Bağırmaya, kurtulmaya çalışıyordum ama nafile. Gözlerimden delicesine yaşlar akıyordu. Ağzımı kapattığı eliyle başımı yana eğdi ve boynumu açığa çıkardı. Yüzüne baktığımda kıpkırmızı irisleriyle ve sivri beyaz dişleriyle gerçekten korkutucu göründüğünü düşündüm. Tek istediğim beni bırakmasıydı, eğer isteseydi onun hakkında ölene dek kimseye bir şey demezdim. Ben korkuyla ve ağlayarak kurtulmaya çalışırken birden dişlerini boynumdaki damara sapladı. Daha yüksek bir şekilde çığlık atmaya çalıştığımda elini daha sert ağzıma bastırdı. Ellerimle bacaklarına vurmaya çalıştım, karşı durmaya çalıştım ama o daha hızlı bir şekilde kanımı içmeye başladı. Vücudumdan yakıcı ısı dalgaları geçiyor gibi hissediyordum. Boynumdan akan kanlar üniformamın ön kısmını kırmızıya boyamıştı. Ağlıyordum ve bacaklarına vuruyordum. Bir saniye dişlerini boynumdam çıkarıp beni tuttuğu kolunu daha da sıkılaştırdı ve tekrar dişlerini boynuma sapladı. Sadece derin bir uğultu ve kan emme sesi duyuyordum. Gözlerim bulanıklaşmaya başladı ve vuruşlarım güçsüzleşti. Pes etmek istemiyordum. Fark etmiş olmalı ki dişlerini daha da derine sapladı. Artık sadece derinlerden gelen uğultuyu duyuyordum. Boynum fena acıyordu. Üşüyordum, fazlasıyla ve titriyordum. Yumruk yapmaya çalıştığım ellerimi rahat bırakıp sadece yalvarır gibi bacağına dokunuyordum. Bağırmaya çalışmalarım küçük acı inlemelerine döndü ve en sonunda dünya simsiyah oldu.
