Odasının içine sızan cılız güneş ışığıyla gözlerini açmak istemediği bir sabaha daha açmıştı zayıf beden. Derin bir nefes alıp yerinden kalkmıştı.
Telefonunu alıp saate bakmış fırının açılmasına bir saat kaldığını görünce yatağından çıkmıştı. Banyoya girip aynaya dahi bakmadan yüzünü yıkayıp diğer işlerini de halledip oradan ayrılmıştı.
Odasına geri gidip dolabından siyah kapüşonlu sweatini alıp giymiş, altına da geniş paçalı kot pantolonunu giymişti.
Hazırdı. Çıkabilirdi.
Evinin kapısını kilitleyip binadan hemen çıkmıştı. Yolda ağır ağır yürüyordu. Düşünmeye dalmaya, onlarla boğuşmaya alışmıştı.
Liseden mezun olmuştu. Fakat üniversite için sınava girmemişti.
Arkadaşları sınıfta hayalleri olan üniversiteleri anlatırken o sadece kafasını sıraya koyup onları dinliyordu.
Çünkü onun artık ne hayali vardı ne de yaşayacak enerjisi.
Halbuki çok zeki bir çocuktu Jeongguk. Fakat onun için bu artık pekte önemli değildi.
Belki içinde biraz, çok ufak da olsa o umut olsaydı sınav için bu sene çalışır üniversiteye giderdi. Ama o da yoktu.
Düşüne düşüne fırına gelmiş, ustasının ona verdiği yedek anahtarla dükkanı açmıştı. Dükkana girip kapıdaki kapalı yazısını çevirip açık yazan kısmı cama taraf çevirdi. Kapıyı açık bırakıp etrafın hava almasını sağladı.
Sonra toz olan yerlerin tozunu almış, ustası gelene kadar da onu beklemeye başlamıştı. Burayı seviyordu. Sessiz sakindi. Burada biraz olsun huzur bulabiliyordu. Hem ustasını da seviyordu. Her ne kadar belli edemese de seviyordu işte.
"Günaydın sessiz oğlan. Ben geldim." ustası şimdi gelmişti.
"Günaydın." demiş ustasına ufak bir gülümseme gösterip önüne dönmüştü.
"Ben biraz turta yapacağım. Sende gelen siparişleri al olur mu?" kafasını sallayıp onu onaylamıştı. Ustası içeri girip işine koyulmuş, Jeongguk da müşteri beklemeye başlamıştı.
O gün öğlene kadar bir çok müşteri gelmiş, öğleden sonraysa fırın biraz sakinlemişti.
"Jeongguk. Hadi sen biraz dinlen oğlum. Müşteri gelirse ben ilgileneceğim. Hem bir şeyler de atıştır. Eminim ki yememişsindir. Ben senin için hazırladım arkada. Git de güzelce ye." ustasının dediklerini reddedecekti ama adam onun için uğraşmıştı. Kafasını sallayıp arkada ki küçük dinlenme odasına gitti.
Ustası gerçekten ona küçük bir kahvaltı sofrası hazırlamıştı. Fakat bunlar ona çoktu. Fazla yemek yiyen biri değildi. Çok düşünmeden gidip sandalyeye oturmuş ve yemeğini yemeye başlamıştı. Yemeğini sessiz bir şekilde yemiş - fakat sadece yarısını yiyebilmiş- geri kalanını da toparlamıştı.
Tekrar içeri geçmiş kasanın arkasına gitmişti.
"Yedin mi bakalım?"
"Yedim efendim. Teşekkür ederim. Zahmet etmeseydiniz keşke." mahçup olmuştu.
"Ne zahmeti oğlum. Afiyet olsun sana." O sırada fırına bir adam girmiş, Jeongguk da yerinden kalkıp sipariş almak için beklemeye başlamıştı.
Karşısındaki adam rafları incelerken o da adamı incelemeye başlamıştı. Karşısındaki adam çok yakışıklı duruyordu. Her kızın hatta her kız ve erkeğin tekrar dönüp bakabileceği bir adamdı. Kavruk teni, birbirinden farklı göz kapakları ve bakınca farkedilen yüzündeki benleriyle adam kusursuz görünüyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Feé morte
Fanfiction"Sen beni çok sev olur mu Taehyung. Beni kimse sevmiyor zaten." "Seni çok seveceğim ayperim. En çok ben seveceğim."