8

47 5 6
                                    

08092023

-

"Kütüphane neden hala açık?"

Changmin'in merakla dudaklarından çıkan sorusuyla kitabını okuyan beden hafifçe irkilerek kaldırmıştı başını. Uzun saç saç tutamlarını geriye doğru tarayarak okuduğu kitabı masasının üzerine bırakmış ve yanıtlamıştı yorgun görünen bedenin sorusunu.

"İçinde birileri varken kapatamıyorum ne yazık ki. Sen neden bu kadar geç çıktın?"

Gözleriyle işaret etmişti uyuyan Juyeon'u. Ardından sakince beklemişti Changmin'e sorduğu sorunun cevabını.

"Pratik yapıyordum. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadım."

"Gidip güzelce dinlen."

"Neden uyandırmıyorsun?"

Kevin omuz silkmişti kitabına geri dönmek için yeltenirken.

"İşten geç çıkmış. Yurt kapanış saati çoktan geçtiği için gidecek bir yerinin olmadığını ve kütüphaneyi üzerine kapatıp gidebileciğimi söyledi."

Gülmüştü Changmin. Juyeon pek bilmesede kütüphanedeki bu ince ruhlu insan ona en güzel şekilde arkadaşlık ederdi.

"Gidebilirsin. Ben beklerim."

Lambaları söndürmüştü önce Juyeon rahatsız olmasın diye. Yarın için bekleyen birkaç evrak işini halletmişti Kevin'ın yerine. Masaların üzerindeki kitapları toplamış, sessizce zamanın geçmesini beklemişti.

Kıpırdamadan uyuyan beden ise sonunda aynı pozisyonda uyumaktan uzuvları ağrımış bir şekilde ayıldığında bir süre kıpırdayamamıştı.

Kütüphane sıcak olsa bile üşüyordu, hiçbir şey yapmadan öylece oturuyor olsa bile yorgundu. Gözlerini açıp kapamak bile zor geliyordu artık.

Kafasını kaldırmıştı zorlukla. Işıklar sönmüştü. Yüzüne geceyi ve kütüphaneyi aydınlatan ay ışığı çarpıyorken göz kapaklarının yeninden kapanmasına izin vererek alnını masaya dayamıştı.

"İyi misin?"

Yanında hissettiği hareketlililiğin sahibinin Kevin olduğunu düşünsede işittiği fısıltı başka birine aitti. Kim olduğunu ya da olabileceğini sorgulamadan cevap vermişti.

"Üşüyorum."

"Kütüphane yeterince sıcak."

"Biliyorum. Yinede üşüyorum."

Boğuk çıkıyordu cümleler dudakalrından sanki sarhoşmuşçasına.

"Evimi özlüyorum. Ama bir evim yok."

Changmin endişesini gizleyemezken elindeki kitabı bırakıp oturmuştu değerlisinin yanına. Gözlerini açmaya dahi gücü olmayan beden ise kaldırmıştı kafasını zorlukla. Tanımıyordu kendisine endişeyle bakan kişiyi. Ya da zihni yeterince bulanıkken tanıyamamıştı onu.

Gözlerine bakmak zordu. Dağınık saçları görüşünü bulanıklaştırıyordu.

"Neden hiçbir şey uyuyunca bile geçmiyor?"

Ruhunun ağırlaştığını hissediyordu.
Nedenini bilmediği bir şekilde ağlamak istiyordu. Varlığını hissettiği bedeni tanımazken bile yalnızca anlatmak istiyordu. Utanmıyordu ya da saklanmıyordu.

O göremese bile hiç olmadığı kadar yakından ilk defa görüyordu değerlisini Ji Changmin. Ayıktı Juyeon'a göre. Saç tutamlarının her kafa sallayışında dans edişini izlemiş, içtenlikle dinlemişti onu. Güzelliğinden büyülenmişti adeta. Juyeon'un yanan canı yakmıştı canını.

"Yürüyüncede geçmiyor, koşuncada."

Kelimeler boğazında düğümlenmişti Changmin için.
Juyeon ise sorusuna herhangi bir yanıt beklemeden kafasını yeniden masaya yaslamış ve kapamıştı gözlerini. Yorgundu zaten, taşıyamıyordu kafasını.

"Günün sonunda hep başım ağrıyor. Üşüyorum."

Ve evini özlüyordu gidecek bir evi olmasa bile.

Ji Changmin hiçbir şey yapamadı değerlisi için. Parmakları uyanmayacağından emin olduğu ruhun saç tutamlarında gezindi öylece. Gençliğindeki tüm huzurunu Juyeon'un almasını diledi tanrısından. Isınsın istedi değerlisi.

Bilmese bile Juyeon'un baş ağrısı ilk defa o gece dindi. İlk defa uyandığında üşümedi. Ve ilk defa huzurlu hissetti.

Gün aydınlandı, Ji Changmin'in dudakları varlığından önce vedasını sundu Juyeon'un huzurlu saç tutamlarına.

Bir daha ne parmakları gezindi saç tutamlarında ne de bu denli yakın oldu ona.

"Huzur seninle olsun Lee Juyeon."

-

09092023

09092023

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
homesickHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin