wattpad kapatılmaya çalışılırken vpn'le girip yüz sene sonra telefondan bölüm yazıyor ve acılara yürüyor korkmuyoruz 🫠
burada kalan dostlara, iyi okumalarr <3
Jungkook, koluna girip onu sürükleyen ve durmadan bir şeyler anlatan çocuğa bakarken gülümsemeden edemiyordu. Aynı zamanda dediklerine de dikkat ediyordu çünkü dinlemezse başının yanacağını ve Taehyung'un bunu ona yüz kere hatırlatacağını biliyordu. Bu yüzden enerjisine ve güzelliğine dalmamaya çalışarak profesörlerini çekiştiren arkadaşını dinleyip yorum yapıyordu.
Ders çıkışı sınıftan çıkarken girmişti koluna sarı saçlı olan. Ders saatlerini iyi bildiğini göstererek Jungkook'u sınıfının dışarısında beklemiş, çıkmasıyla birlikte direkt koluna yapışmıştı. Canının Elf Cafe'nin fettucini alfredo makarnasından çektiğini, çok acıktığını söyleyerek söylenip durmuştu. Jungkook o makarnanın o kadar da hastası değildi ama balına her durumda uyum sağlayacak birisi olduğundan bu lafı ikiletmeden onunla birlikte yürümeye başlamıştı. Başka bir şey sipariş ederdi, hiç sorun değildi.
Taehyung'un arada gelen yemek krizlerini bildiğinden bunu yadırgamamıştı. Bir anda bir yemeği aşeriyor ve o yemeği yemeden rahat edemiyordu. Hatta bir keresinde bu krizi gecenin bir vakti gelmişti ve açık restoran bulamadığından gözüne uyku girmemişti. İstediği yemeği yemeden uyuyamayacağını bilen Jungkook gece mutfağa girip Taehyung'a o yemeği yapmış ve kapısını çalmıştı. Taehyung'un onu ve elindeki tabağı gördüğü an yüzünde oluşan gülümseme Jungkook için uykusuz geçirdiği her bir dakikaya değerdi.
Ders saatleri uyuşmadığından bir haftada en fazla iki gün öğle yemeklerini birlikte yiyebiliyorlardı. Diğer günlerde Taehyung yemekleri ya geçiştiriyor ya da bölümden arkadaşlarıyla birlikte yiyordu. Jungkook ise bu zamanlarda genelde yalnız yiyordu. Bölümden arkadaşları olsa da sınıf dışında pek iletişim kurmazlardı ve bu da kişisel vakitlerinin fazla olduğu anlamına gelirdi.
Bu şekilde Taehyung'la aynı bölümü okuyup her an çevresinde olmak isteyen iç sesini susturmayı başarıyordu.
Kafeye vardıklarında ayrı oldukları zamanları düşünmeden sadece Taehyung'a odaklandı ve kafenin kapısını açıp geçmesi için reverans yaptı. Esmer oğlan küçüğünün bu centilmenliğine gülüp içeri geçmeden önce yanağından makas aldı ve Jungkook'un eline vurmasına izin vermeden hızlıca elini çekti ve içeri geçti.
Taehyung, Jungkook yüzüne dokunulduğunda huysuzlanıyor sanıyordu ama bilmiyordu ki küçük olan her bir temas ile olan heyecanını huysuzluk maskesi ve temas sevmeme bahanesi ile saklamaya çalışıyordu.
Yiyeceği yemeği düşünüp yerinde duramayan Taehyung, boş masa bulmak adına etrafta gözlerini gezdirirken Jungkook da onun bu hallerini izleyip fazlasıyla sevimli buluyordu. Hatta öyle ki Taehyung'un büyüsüne katıldığından gamzeleri dakikalardır yerini koruyor, gülüşlerini bir an olsun yalnız bırakmıyordu.
Ve bunu bozan şey, Jungkook'un da mekanda gözlerini gezdirmeye başlayıp gözlerinden önce beyninin alarm vermesi ve gamzelerinin anında ortadan kaybolması ile olmuştu.
Kısa saçlı bir kız ile buluşan gözleri ile onunla göz göze gelmemiş olmayı ve kız onların farkına varmadan Taehyung'u bu kafeden çıkarmayı dilemişti. Fakat birçok konuda şanssız olduğu gibi bu konuda da şans yüzüne gülmemiş ve Minjeong'un anında ayağa kalkıp Taehyung'a seslenmesiyle esmer olanın da kızı fark etmesini kabullenip kaderine boyun eğmek kalmıştı elinde.
Taehyung ona dönmüş ve "onların yanına gidelim mi" anlamına gelen soru işaretleri ile dolu bir bakış atmıştı küçüğüne. Jungkook'un lügatında Taehyung'u reddetmek bulunmadığından kafasını sallamış ama dudaklarını birbirine bastırarak keyifsiz bir şekilde başını eğmiş ve nefes egzersizleri ile sakinleşmeye, bunun olağan olduğunu kendine hatırlatmaya çalışmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Don Quixote | Taekook
FanfictionHayatının her anında birlikte olduğu en yakın arkadaşı Kim Taehyung'a olan sevgisinden kendi kendine sorunlar ve düşmanlar yaratıp onlarla savaşmaya çalışan Jeon Jungkook'un hikayesi. [ftl au]