Kitabın içerisinde üyeler arasında ilişki, argo ve cinsellik yoktur. Aşk değil polisiye - gizem kitabıdır.
1724 yılının fırtınalı bir kış akşamıydı. Etraftaki kar insan boyunu geçmiş, soğukluk eksi derecelere düşmüştü. Bütün her yer beyaza boyanmış,haritadan tamamen silinmişti. Kasaba halkı korkuyla evlerinden çıkmıyor,pencerenin kenarında biriken karı izliyorlardı. Çocuklar evlerin içinde sevinçle hoplarken yetişkinler mahvolan tarlaraı için yakınıyordu. Onların aksine dışaroda olan,kasabanın bir kaç kilometre ilerisindeki Sıra dağlarına tırmanan sekiz kişi zorlu hava koşullarına rağmen durmuyor, birbirlerine dikkat etmeleri gerektiği hakkında bağırıyorlardı. Soğuk her saniye artmaya devam etti. Yedi genç oğlan birbirlerine tutunmuş, daha da yukarıya çıkıyorlardı. Aralarında en küçükleri olan Jungkook abisinin elini sıkıca tutundu. Yüzüne gelen kar taneleri yüzünden önünü göremeyerek ilerliyordu. Suçluluk duygusuyla yüzleşmeye , dağın en tepesine çıkıyordu. O his zamanın düzeltemediği pek çok şeyden biriydi. Geçmişte kalan anılar gün yüzüne çıkarak, onu bulmuş ve zihnini ele geçirmişti Sürekli düşünür, beynini yerle bir ederdi. Jungkook önünde ilerleyen yedi kişiye hayranlıkla ve özlemle baktı.
Onun için buradalardı.
Sessiz fırtınalı bir gecede hep beraber ceset aramaya gelmişlerdi.
Herkesi teker teker incelemeye başladı. En önlerinde onlara yolu gösteren Namjoon on yıllık bir kaptandı. Her zaman sakinliğini korur, çalışanlarına ve dostlarına değer verirdi. Onun bir araksında sarı saçları alnına yapışmış Jimin ve Taehyung vardı. Her zaman kavga ediyorlar gibi dursalarda birbirlerine içten içe çok değer veriyorlardı. Taehyung'u takip eden Yoongi yle yaptığı yolculuklarda bir çok şey öğrenmişti Jungkook. Yoongi onun için abisinden farksızdı. Onu her zaman kollamış, öz kardeşi gibi görmüştü. Yoongi'nin tepesine binmeye çalışan Hoseok' u görmesiyle yüzünde yorgun bir gülüş oluştu. Hoseok ve Yoongi'nin onu aralarına kabul etmesi ve ikisinde ona değer vermesi paha biçilmez bir şeydi. En sonun yani kendisinin bir önünde azimle ilerleyen abisi vardı.
Her şeyi Jungkook için yapmıştı. Kendinden vazgeçmiş, hayatını hiçe saymıştı.
Jungkook kimsenin duyamayacağı şekilde fısıldadı .
"Hepinize teşekkür ederim. "
Hikayenin en başına gelecek olursak Her şey aylar önce gördüğü bir rüyayla başlamıştı.
2. Bölüm.
"Bunu ben yaptım."diye mırıldandı genç oğlan. Ne kadar denerse denesin bakışlarını yerdeki parçalanmış bedenden çekemiyor, kalbinin hızlı atışını bütün vücudunda hissedebiliyordu. Nefesini tutarak bir kaç adım daha yanına yaklaştı. Anında midesi bulanmış, yedikleri çıkmak için boğazına dizilmişti.
"Benim suçum."
Bağırarak bir daha tekrarladı.
"Benim suçum!" Dizlerinin üstüne çökerken kanlanmış elleriyle başının iki tarafını kapattı. Zangır zangır titriyordu. Bir şeyler yapması gerektiğinin farkındaydı. Fırtına daha da şiddetlenip kanıtları etrafa dağıtmadan önce her şeyi yok etmeliydi. "Cesedi saklamam lazım." aklından geçen düşünceyle gözlerini kapattı ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
O an gökyüzü günün en şiddetli şimşeğiyle aydınlanarak cesedin dehşetini gün yüzüne çıkarmıştı.
XXX
Artık neredeyse her gün gördüğü rüyanın etkisiyle yatağında korkuyla zıpladı Jungkook. İlk bir kaç saniye kendine gelmeyi bekledikten sonra nefesini düzeltmeye çalıştı. Rüyanın her saniyesini ezbere bilmesine rağmen uyandığında nefes nefese ve terle kaplı olarak kalkıyordu. Kalbi göğsünden fırlayacakmış gibi atarken zorla kendini oturur pozisyona getirdi. Kollarını titreyen bedeninin etrafına sardı ve odada yankılanan nefes çekişleri eşliğinde bir kaç dakika sessizce bekledi. Normalde kabuslarını hafızasından çıksın diye defterine yazardı. Ama bugün havasında değildi. Sanki bir boşlukta süzülüyormuş gibi öylece nefes alıp veren bir canlıydı.
![](https://img.wattpad.com/cover/351641825-288-k236310.jpg)