Her hücremde hissettiğim soğuğun etkisiyle sessiz sokakta hızlı adımlarla ilerliyordum. Sokakta benden başka kimse olmadığına emindim. Ama bu sessizlik beni korkutuyordu. Korkutmamalıydı ama korkuyordum.
Sokak lambasının çıkardığı sesleri bile duyabiliyordum. Artık eskisi gibi değildi. Hemde hiçbir şey. Bünyemde ne varsa beni artık farklı kılıyordu.
Önceden, hatta bir buçuk saat öncesine kadar karanlıktan bile korkuyordum. Şimdi ise kendimi karanlıkların efendisi gibi hissediyordum. Karşıma bir kaplan çıksa tek elimle parçalayabilirdim sanki.
Ama bilmiyordum, hatırlamıyordum. Hatta adım ne, onu bile bilmiyordum. Kendi başımaydım. Kendi sessizliğimde boğuluyordum. Üstelik öldüren bir sessizlikti bu. Hem öldürüyor, hem güç veriyordu.
İyi ama neden? Neden bazı şeyler sanki özellikle kafamdan silinmiş gibiydi?
Göğüs kafesim dudaklarımı da kontrol ederken soluklarım gecenin sessizliğine karışıyordu.
Adımlarım sokağın tek hakimiydi fakat ufak, çok kısık bir ses bu fikrimi uçurdu. Belki bir hayvan, belki bir psikopat... Ama yalnız değildim. Gözlerim yuvasından çıkmamak için savaş veriyordu. Tek bir lamba bile olsaydı işim daha kolay olacaktı. Ama pek tekin bir sokakta değildim anlaşılan.
Gözümle tek seçebildiğim biraz ötemdeki gri bir çöp kutusuydu. Adımlarım hızlanırken davetsiz misafiri bekliyordum. Önüme fırlayan siyah kedi bir an için tedirginlik yaşatsa da derin bir 'oh' çekmiştim. Birkaç dakikamı küçük misafire hediye edecektim. Ne de olsa tam zamanlı bir kimsesizdim. Eğilip ensesine küçük dokunuşlar bırakıyordum.
Ta ki, gerçekten bir misafirim olduğunu anlayana kadar. Çöp kutusu yer değiştirmişe benziyordu. Gittikçe yavaşlayan soluklar duyuyordum. Yaklaşıyordu, yaklaşıyor gibiydi. Adımlar neredeyse dibimdeydi.
Ensemde hissettiğim dudaklar göz bebeğime yardımcı olmadı. Arkamdaki iğrenç varlık... Daha ilk günden ölmek istemezdim. Ama sanırım öyle olacaktı.
"Yine de teşekkür ederim tanrım, yalnız geçen bir buçuk saat için.""Hadi zorluk çıkarmadan yatak odama gidelim bebeğim. Bekletilmeyi sevmem."
Titremekten başka bir şey yapamıyordum. Göz yaşlarım birazcık bile üzmez miydi adamı?
Ellerini bedenime yaklaştırırken olabildiğince sakin olmaya çalışıyordum lakin imkansızı denemek gerçekten zordu.
Gözlerim yanmaya başlamıştı. Ama ağlamakla uzaktan yakından alakası yoktu. Derimi söküyorlar gibiydi. Kemiklerim birbirinden ayrılıyordu. Başım deli gibi ağrıyordu. Bütün bedenim acıya mühürlenmişti.
"Tanrım nerede yanlış yaptım?"
Karşımdaki iğrenç adam yüzümde göz gezdirdikten sonra teşhisi koydu.
"Hapı fazla mı kaçırdın güzelim? Sakin ol."
Un ufak olan cesaretimi toparlamaya çalıştım.
"Bunun seni ilgilendirdiğini sanmıyorum ama çok merak ediyorsan, hayır içmedim. Ve bence siktir olup gitmelisin." Sesim bile kendi tonundan korkmuş muydu? Adamdan korkmasını beklemek hataydı.
"Ahaha, kızımız biraz haşin galiba."
Öyle miydim?
Kendimi nasıl hissettiğimi bile bilmiyordum. Korkmuş? Cesaretli?
"Tanrım , lütfen bana gereken gücü bağışla"
Tanımadığım, benden üç kat irice adamın gölgesi bile sokak boyunca devam ediyordu. Sokak ışıklandırmasının düzenine lanet ederken beni belimden kavramaya çalışıyordu. O kadar çabuk pes etmeyecektim.
Bir tarafım karanlıktı herkesi içine çeken, diğer tarafım aydınlıktı kendi karanlığından korkan.
Kalp atışlarım bedenimin kararsızlığını destekliyordu. Ben önceden ağlar mıydım? Yoksa o zaman da mı kararsız kalırdım? Çoğu sorunun cevabına dair hiçbir fikrim yoktu. Ama bu kararsızlığım karşısında benliğimi kaybedebilirdim. Bir şey yapmam gerekiyordu. Bu yüzden aklımdaki bütün fikirlere galip gelerek karanlık tarafın bütün bedenimi ele geçirmesine izin verdim.
"Kapat gözlerini, uzan kucağıma. Sen buradasın, duyuyorum bebeğim. Kapat gözlerini, hissediyorum."
Bu sesin sahibini tanıyor muydum? Bilmiyordum ama gerçek şefkati çağrıştıyordu. Sesin verdiği güvene itaat edip gözlerimi kapattım. Ama o acı bütün bedenime sahip olmak ister gibiydi.
En son adamın gözlerinin korkuyla açıldığını görmüştüm. Aniden benden uzaklaşması yeterince şaşırtıcıydı ama kaçmaya başlaması tedirgin olmama sebep oldu.
Adam sokak boyunca küfür ederken ona yetişmek zorundaydım. Bütün enerjiyi ayaklarıma yönlendirmiştim. Yetişecektim.Olanca gücümle gömleğine yapışmıştım. Bana canavar görmüş gibi bakıyordu. Belki de öyleydim. Ama onu yere attığımda bir şeylerin kesinlikle ters gittiğini hissettim.
Bir erkeğe hükmetmenin keyfini çıkarıyordum. Zavallı adam ise sürüklenerek benden uzaklaşmaya çalışıyordu. Normal bir insan benim gibi küçük bir kızdan korkmazdı öyle değil mi? Peki ya küçük kız gecenin kanatlarıysa?
****
Merhaba arkadaşlar! Pek yabancı değilim buralara aslında. Bir kere denemiştim ama sildim tabi. Kendimi kötü hissetiğim, ilham perilerinin beni ziyarete uğramadığı bir dönemden sonra yazmak zor oldu. Ama inandım ve buradayım. Lütfen oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin benim için çok önemli.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Kanatları
ActionBedenim bir yabancınınkiydi. Yabancıyla aynı yolda yürüyordum. Ama artık endişe etmek için çok geçti. Cesaret hapını yutup geceye bir yırtık atmıştım bile. "Sıra sana da gelecek" diye bağırdım beni duymak için çok uzak olan gökyüzüne. "Seni de yenec...