Tek başına olduğu salonda elindeki küçük cihazı tutmuş ekranına bakıyordu, dün yalnız değilken bu sabaha yalnız uyanması içinde bir burukluk yaratmıştı fakat masada bulduğu küçük notla arkadaşının iş için erken çıktığını anlamıştı.
Tam da notu masaya bırakırken fark etmişti cihazı, Su kamerasını Melissa'nın evinde unutmuştu. Umarım işte ihtiyacı olmaz, diye aklından geçirdi elindeki kamerayı da alıp salondaki koltuğa yerleşirken. Kamerayı açıp içinde kayıtlı olan görüntülere göz gezdirmeye başladı, çok profesyonel bir kamera değildi ve eski olduğu belliydi bu da kameranın içindeki 7 yıl önceye uzanan görüntüleri açıklıyordu. En eski görüntülerden incelemeye başladı.
Şaşırmadığını söylemek istese yalan olurdu. Lise çağındaki Su ile şimdiki Su kişilik olarak pek benzemiyorlardı. Eskiden arkadaş canlısı olup bir sürü arkadaşa sahip olduğunu kanıtlayan düzinelerce fotoğraf ve video vardı içeride. Genelde kendini değil arkadaşlarını çekmişti Su, ilgisini çekmediğinden Vargas böyle fotoğrafları hızlı geçiyordu. Su sadece grup fotoğraflarında ya da videolarda gözüküyordu. Saçları şimdikinden bir iki ton daha açık, yüzü daha yuvarlak vücudu ise daha zayıftı.
Epey bir fotoğraf geçtikten sonra sonunda sadece Su'yun olduğu bir video bulmasıyla hemen oynattı. Karşısında en az 7 yıl daha genç bir Su konuşuyordu:
''Bu video bir zaman kapsülüdür, eğer gelcekteki Su değilsen izleme.'' duydukları karşısında güldü, Melissa'nın sandığı kadar değişmemişti Su; eski halinden hala izler taşıyordu.
''Eğer hala ödüllü bir yönetmen olamadıysan kendini öldür.'' Su bunu ciddi bir ifadeyle söylerken videonun içinden başka birine ait kahkaha sesleri geliyordu devamında ise Su da o tarafa bakarak gülümsedi daha sonra kahkahanın sahibi kadraja girerek kendini gösterdi. Vargas, Nisan olduğunu tahmin etmişti zaten.
''Hey! En yakın arkadaşımla öyle konuşamazsın.'' dedi Nisan sonrasında Su'yun yanağına bir buse kondurdu ''Sen gidersen ben ne yaparım?''
Bu görüntüyü izlemek Vargas'a kendini bir tuhaf hissettirmişti, kızı en yakın arkadaşından kıskandığından değildi ama izlerken o da Su'yun o hallerine şahit olmayı ve onu daha önceden tanımayı istedi ve bunların hiçbirini yapamayacağı gerçeği onu sinir etti.
Ayrıca kamerada Su'yun liseye gittiği zamana ait olup da içinde Nisan'ın bulunmadığı tek bir fotoğraf veya video yoktu. Tıpkı az önceki video gibi okulda olmasa, evde veya herhangi bir mekanda olsa bile Nisan bir yerden çıkıyordu. Bu da Su'yun bahsettiğinden çok daha yakın olduklarını gösteriyordu.
Galeride gezinmeye devam ederken bir sürü video izledi, genelinde Su, muhabirlik yaparken Nisan'ı çekiyordu ama ara sıra Nisan'ın da Su'yu çektiği videolar bulunuyordu geneli komik videolardı bir tanesinde Su, beden dersinden kalan tek öğrenci olduğu için ağlarken Nisan dalga geçerek onu videoya alıyordu.
Sonunda Nisan'ın okul bahçesinde Su'ya kanser olduğunu açıkladığı doğum günü videosuna rastladı Vargas. Video sonlandığında gülümsemesi yüzünde donmuştu, böyle biteceğini tahmin etmemişti. Galeride bundan sonrasında kayda değer pek bir fotoğraf ya da video yoktu. Genellikle manzara, hayvan ve işi gereği ünlülerin sokak fotoğrafları bulunuyordu.
Yaşadıklarının kolay olmayan şeyler olduğunu biliyordu ama Su'yun, Nisan'ı böyle görmezden gelmesi Vargas'a çok yanlış hissettirdi. Dün de ona bir söz vermişti zaten ama izlediği videodan sonra kesinlikle onu bu konuda yalnız bırakmayacağına ve çözmesine yardımcı olacağına kendi kendine söz verdi. Videolarda gördüğü o parlak gözlere gerçekte de şahit olmak istiyordu.
Kapının çalmasıyla daldığı düşüncelerden sıyrıldı, kamerayı koltuğun üstüne bırakıp kapıyı açmaya gitti. Kapıyı açtığında karşısında henüz işte olması gereken Su'yu görmeyi beklemiyordu. Kız merhaba bile diyemeden kollarını etrafında sarıp onu kendine çekti, bir eli belini sararken diğeri kafasındaydı ve baş parmağıyla saçlarını okşuyordu.
Su, şaşkınlıktan ne yapacağını bilemedi, tereddüt etse de sonunda yavaşça o da kollarını Melissa'ya dolamıştı.
''Aslında unuttuğum eşyaları alıp işe geri dönmem gerekiyor ama nedense gitmek istemedim şimdi.'' dedi Su gözlerini kapatarak.
Sırf yanında olmasıyla mutlu olduğu bir insana rastlamayalı çok olmuştu onun için. Yıllardır taşıdığı tüm yükler tek bir kucaklamayla hafiflemişti sanki.
Bir süre sonra gözlerini açtı ''Cidden gitmem gerekiyor artık.'' dedi kendisine hala sarılan kızın kollarının üstüne ellerini yerleştirip üzerinden çekmeye çalışırken.
Melissa ona izin vermedi,
''Üzgünüm, Türkçe bilmiyorum.'' dedi hala kıza sarılırken.
''Aylık maaşımı düzenli vereceksen burada kalıp mazeretsiz işe gitmediğim için kovulabilirim.'' dedi Su ''Ha, ama eğer veremeyeceksen cidden gitmem gerekiyor.''
Sonunda ayrıldıklarında ikisinin de yüzünde içten bir gülümseme vardı.
Salona girerken, ''Bunu neye borçluyum?'' diye sormadan edemedi Su.
''Sabah sessiz sedasız gitmene borçlusun.'' dedi Vargas aynı zamanda alt dudağını büzerek üzülüyormuş gibi yapıyordu.
''Hey, sana not bırakmıştım!'' dedi masanın üzerinde bıraktığı nota işaret ederek.
''Ha, şu terk etme mektubundan mı bahsediyorsun?'' dedi Vargas alay ederek. Aynı zamanda Su da gülümsemişti ve onu gülümsetebildiğine seviniyordu.
''İnsanların telefonlarını açmayıp mesajlarına dönmeyip numaralarını kaydetmediğimi göz önünde bulundurursak... Bence çok şanslısın! Benim sözlüğümde ben tarafından not almak evlenme teklifi almak gibidir.'' dedi masadan alarak elinde salladığı notu gösterdi.
Vargas, notu Su'yun parmaklarının arasından çekip aldı ''Öyleyse kabul ediyorum.'' dedi gülümseyerek.
Su gülümsedi, tanıştığı bu yeni kız bu kadar kısa sürede ona gerçek bir konfor alanı oluşturmuştu ve bunun için minnettardı. Masanın üzerindeki eşyalarını topladıktan sonra kapıya yöneldi, kulpu indirdi ve kapıdan çıkmadan önce ''Akşam geldiğimde yemek hazır olsun, kadın!'' demeyi unutmadı. Şakalaşırken sahiden eğlendiğini ve tüm dertlerini o kısacık dakikalar içinde unuttuğunu kapıyı kapattığı an fark etti.
Evinden şirkete kadar olan yolda belki de hayatının artık o kadar da çekilmez olmadığı hakkında düşünmüştü. Binaya girdiğinde iş yeri ona sabahki veya daha önceki zamanlardaki kadar çekilmez ve kasvetli hissettirmedi. İyi bir ruh halindeydi ve tüm meslektaşları tarafından görülebiliyordu.
Sandalyesine oturduğunda masasına yerleşmeden önce sandalyeyle tam tur döndü.
Su'yun bu hali tabii ki yan masada oturan Mert'in gözünden kaçmamıştı.
''Eve gidip geri geldiğin süre içerisinde piyango sana çıkmış olamaz herhalde değil mi?'' diye sordu gülerek.
Su, çocuğa tek kaşını kaldırarak baktı, belli ki ne çocuğun ne değini anlamıştı ne de dışarıdan nasıl gözüktüğünün farkındaydı.
Mert anlamış olacak ki ilişiğinde hemen bir açıklama yaptı ''Çok mutlu gözüküyorsun.''
''Oldu bir şeyler işte.'' dedi Su sırıtarak sonra önüne döndü.
Kızın bu halleri çocuğu iyice meraklandırmıştı. Ona yaklaşmak çok zordu ve onu beraber çalıştıkları yıllar boyunca tanıyordu. Kim veya ne onu bu kadar mutlu edebilirdi diye düşünmekten çalışmasına odaklanamıyordu.
Odaklanamayan tek kişi o değildi, Su da bir sonraki sefer Melissa'ya hangi sebebi sunarak görüşebileceğini düşünmekten önündeki işe bakmıyordu bile.
Bir süre sonra telefonuna gelen mesaj bildirimi onu bu konuları düşünmekten kurtardı, numara kayıtlıydı.
Melissa.
''Yarın antrenmanımı izlemeye gel.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
next door, vargas
FanfictionÇocuk daha cümlesini bitirmeden telefonu kapamıştı Su, telefonu kapadıktan sonra mesaj gelene kadar geçen her saniye birer yıl gibi hissettirmişti ona ama mesaj geldikten sonrası hiç gerçek gibi hissettirmemişti ya iş arkadaşı onunla dalga geçiyordu...