"... ve burdan Pygmalion etkisini çıkara biliriz. Diğer adıyla Rozental etkisi... Yüksek beklentilerin belirli bir alanda daha iyi performansa yol açtığına inanılan psikolojik bir olgudur. 1963 yılında Rozentalın psikoloji bölümü öğrencilerini 2 gruba bölerek verdiği ödevle yapmış olduğu deney...
Öğrencilerin laboratuvar farelerine labirentlerden nasıl çıkacaklarını öğretmeleri gerekiyordu. Her iki gruba da aynı laboratuvardan fareleri verildi. Rozental, A grubu öğrencilerini, normal farelerden çok daha akıllı olacak şekilde özel olarak yetiştirilmiş, oldukça zeki farelerle çalışacaklarını düşünmeleri için kandırdı. Ve B grubunu en zayıf farelerin size verildiği konusunda kandırdı. Gerçekte farelerin hepsi sıradan hayvanlardı...
Sonuçlar şu şekildeydi: A grubu öğrencileri fareleri B grubuna göre daha hızlı öğretdiler. Bunun nedeni A grubu öğrencilerinin "akıllı" farelerle çalıştıklarına inanmaları ve dolayısıyla beklentilerinin yüksek olmasıdır. B grubunun ise başarı umudu çok azdı çünkü "aptal" fareleriyle çalıştıklarına inanıyorlardı ve bunun da etkisi oldu..." - oreo saçlı çocuk gözlüğünü düzeltdi ve kumandayı basıp, sunumun son slaytına çevirdi. "Sunumum bu kadardı, dikkatiniz için teşekkür ederim."
"Aferin, Lee Seoho.." - saçları bordo renkli, cool görünen ve adeta kediye benzeyen genç öğretmen sıraların arkasından yürüyerek tahtaya doğru yürüdü. "Sunumun çok güzeldi. Bizimle böyle ilginç bir mevzuyu paylaşdığın için teşekkürler. Yerine geçe bilirsin, tabi alkışlar eşliğinde."
Aniden kapının açılması tüm alkışları yarıda kesmişdi. Her kes ayağa kalkmış, korkmuş gözlerle kapıda duran müdüreyi izliyorlardı. Müdüre eliyle oturun işaresi verdikden sonra sınıfa göz gezdirdi ve aradığını bulduğunda kaşlarını çatdı.
"Na Goeun, ayağa kalk!" - sesi tüm sınıfda yankılandı. "Ödemeyi ne zaman yapmayı düşünüyorsun acaba? Mezun oluncamı?"
"Bayan Choi.." - öğretmen müdüreye seslendi.
"Yoksa senin yerine okulmu ödesin?"
"Bayan Choi.."
"Bu artık 2-ci gecikdirmen, ödeyemiyorsan çık okulumdan!"
"Bayan Choi Yujin!" - bu sefer Youngjo oldukca kızgın bir ses tonunda söyledi. "Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz?"
"Anlamadım, bay Kim?" - müdüre tüm bedenini Youngjoya dönderdi.
"Benim dersimde hiç kimse benim sınıfıma girip, dersimi bölemez! Benim karşımda ne olur olsun hiç bir öğrenci bu şekilde rencide hiç edilemez!"
"Siz söylediklerinizin farkındamısınız, bay Kim?"
"Evet, farkındayım... Bu okuldaki en genç öğretmen ben ola bilirim, ama bu dersimin bölünmesini izin vereceğim anlamına gelmez. Bu tarz konulara gelince,.. bunlar insanların önünde değil, baş-başa konuşulacak şeyler."
"Bakın, siz bu okulda yenisiniz. Bu yüzden yerinizi bileceksiniz, Kim Youngjo."
"Yanlış bilmiyorsam, siz de 2 aydır müdüresiniz. Yani, Choi Yujin, ikimiz de yeniyiz işimizde. Ben son sözü söyledim, şimdi lütfen dışarı çıkın. Benim dersimin bölünmesi son olsun, bird aha böyle bir şey olmasın. "
"Söylediklerinize dikkat edin, bay Kim... Sonra istenmeyen şeyler ola bilir." - müdüre hanım son kez Goeuna ve sınıfa göz atıp, hızlı adımlarla orayı terk etdi.
"adrenalinsiz günümüz yok" - uzun boylu, kül rengi saçları olan çocuğun fısıldaması sessiz sınıfda yayıldı.
"Keonhee..." - Youngjo başını yana eyip, dudaklarını gülmemek için bir-birine sıkdı.
"Tamam, öğretmenim, susdum..." - Keonheenin sırıtması tüm sınıfın kahkaha atmasına sebep oldu.
Benim gülüşümse yan sıradaki boş yeri farketmemle son buldu. Kendi-kendime düşündüm; "Acaba neden gelmedi bu gün..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pygmalion | taegyu
Fanfic"pygmalionu bilirmisin, Taehyun-ah?" "hayır" "o bir heykeltıraştı...kendi yaptığı heykele aşık olmuşt-" "Beomgyu-shi, çabuk erleni uzat!" - uzun olanın sözünü kesdi Taehyun. Beomgyu sessizce erleni uzatdı ve küçüğün pür dikkat çalışmasını izledi. ©...