5. Bölüm

39 3 4
                                    

Yıllar boyunca birilerinin zoruyla herhangi bir konuda uzmanlaşmak, bunun için eğitilmek bir noktada hayatınızın iplerinin kendi ellerinizde olmadığını hissettirir. Kullanılmışlık hissi ise farkına vardığınız ilk zamanlarda dehşet bir kaygı veya korku yaratsa da buna maruz kalmaya devam ettiğiniz sürece duygularınız da giderek yok olma derecesine gelecektir.

Remi aynısını yaşıyordu, 5 yaşına yeni bastığı sıralarda doğduğundan beri kaldığı yetimhanesinden sıcak bir aile ümidiyle evlat edinilmiş ancak işler beklenildiği gibi olmamıştı. Kısa sürede Remi, üvey babasının onu kuklası yapmaya kararlı olduğunu anladı. Üvey abisi Igor ile aynı hayatı paylaştığını öğrendi, ikili kısa sürede yakınlaştılar çünkü hayattaki sıkıntıları aynıydı. Zenginliğine zenginlik katmak isteyen, bu yüzden de kötü yollardan hayrete değecek zekasıyla geçen bencil bir baba ve babalarına yoldaşlık etmek zorunda kalan iki çocuktu onlar.

Her gün farklı yerlerde farklı eğitimler görüyor, en ufak yanlışlarında sert tokatlar yiyorlardı. Kaçmaya çalıştılarsa da her zaman bulundular, daha sert cezalar aldılar ve en sonunda kaderlerini kabullendiler. Şahların ve vezirlerin olduğu kirli dünyalarında piyondan başka bir şey değillerdi.

Kız defalarca babasına gidip, neden abisi gibi bir erkek daha almadığını sordu çünkü Remi abisini hiçbir konuda yenememişti. Onun kadar güçlü değildi, onun kadar iyi silah kullanamıyordu. Babasının cevabı ise; "Remi, güçlü olan birini her zaman bulabilirim. Ama bir kadının zekasına da ihtiyacım var, öneminin farkında değilsin." gibi boş cümlelerden ibaret oluyordu.

Şimdi ise Remi fuzuli olan her şeyden kaçındığı evinde, tekli koltukta oturmuş bilmem kaçıncı sigarasını içiyordu. Olaylı toplantının üstünden 2 hafta geçmişti, şirkettekilere önceden nasıl davranıyorsa o şekilde davranmaya dikkat ediyordu çünkü ufacık bir değişim gösterse dahi insanların şüphesini kendine çekebilirdi.

O gece saat on bir civarlarında babası aradı, ekranda çıkan ismi görür görmez gerilen Remi derin bir nefes alıp aramaya cevap verdi;

"Alo?"

"Neredesin?"

Babasının sesindeki sıkıntı hissedilebilir derecedeydi bu yüzden Remi sakin olmaya çalışmak adına yumruğunu sıktı.

"Evimdeyim baba."

"Sabah burada ol."

Telefon kapandı. Sabahın erken saatlerinde şirkette olması gerekiyordu, bu yüzden ne zaman gitmesi gerektiğine dair ufak bir plan yaptı. Ne olacağını biliyordu, yıllardır aynılarını yaşamasına rağmen her zaman çekinirdi bu adamdan. Dağınık olan odasını toplayıp uyumaya gitti.

Remi, birkaç kez Enoch Şirketi tarafından güvenlik amacıyla takip edilmişti. Farkına varması çok kısa sürdü, artık babasıyla ya da abisiyle iletişime çok nadir geçebiliyordu. Farklı isimlere kayıtlı üç telefonu vardı ve arama kayıtlarını hep silerdi, telefonlardan hiçbir şekilde mesaj atmazdı. Buluşmaları ise hep gece yarıları gerçekleşirdi.

Remi saat gece üçe kurduğu alarma küfürler ve sızlanmalarla uyandı. Babasının yıllar önce koyduğu kural yüzünden, karşısına bir saygı gösterisi olarak resmi kıyafetlerle çıkmak zorundaydılar. Gözlerini zor açtığı halde düzgünce giyindi, dışarı çıktığında yollar bomboştu. Fırsat bilerek motoruyla bir saatlik yolu kırk dakikaya kadar indirebildi Remi. Villadan farksız, sert anılarla dolu bu eski evine geldiğinde babası geceliğiyle, abisi ise takım elbisesiyle yemek masasında oturuyordu. İkisinin de gözleri ona döndü. Kız ufak bir baş selamından sonra abisinin yanında yerini aldı. Babasının alnından başlayıp çenesine kadar inen derin yara izi ve gören kimsenin aklından silinmeyecek olan keskin bakışları Remi'yi görünce tekrar yüzünde belirmişti;

"Nasıl gidiyor?"

Selamlaşmadan konuya atlaması Remi'ye midesi bükülüyormuş gibi hissettirdi. Babasıyla göz teması kuramıyordu. Yalnız o değil cüssesiyle babasının iki katı olan abisi bile onun yanında sessizleşiyordu. Remi derin bir nefes aldı;

"İyi sayılır, her gün bir adım daha yaklaşıyorum."

"Siktir oradan. Adamlara bize olduğundan daha fazla yararlısın."

"Güvenlikleri çok sıkı baba-"

"Bunların farkındayım zaten, sana söyleyen benim. Bildiğim şeyleri tekrarlamaya mı geldin?"

Yaşlı adamın sesi biraz yükseldi, ciddi bakışları ise bir anlığına bile yüzünden silinmedi. Babası önündeki tabakta duran meyve bıçağını kavradı. Kız duruşunu bozmadı.

"Biraz daha zaman ver, lütfen. Seni bugüne kadar hayal kırıklığına uğratmadım. Onların hatırına..."

"Ulan hatır diyor. 26 senedir evimde kalıp paramı kullanıyorsun, hatırı mı kaldı lan?"

"O zaman sadece zaman ver."

Igor masa altında ellerini dizlerine o kadar sıkı bastırıyordu ki parmakları bembeyaz kesilmişti. Kendine bu muamele yapılsaydı bu kadar sinirlenmezdi ama kardeşi kız olduğu için yıllardır ondan daha ağır eziyetlere maruz kalmıştı. Ancak babasına sesini yükseltse dahi onu kurşuna dizecek tonla adam dışarıda bekliyordu, kaçışları ya da kurtuluşları yoktu.

Yaşlı adam masadan meyve bıçağıyla kalktı, yüzü anlık olarak yumuşamış görünüyordu, Remi'nin oturduğu sandalyenin arkasına geldi ve kollarını kızın boynuna doladı, bıçak ise şah damarına yakın bir yerlerde, ona temas etmeden dolanıyordu;

"Remi, görüyorsun, babanın seni terbiye edecek eski gücü kalmadı. Bazen bu yüzden yoldan çıkarsınız diye korkuyorum."

Remi, babası onun saçlarını öptüğünde gözlerini kapattı, soğuk terler akıtıyordu.

"Anla beni, sana tonlarca şans verebilirim. Sırf yoldan çıkmadığını ve eski güçlü kızım olduğunu kanıtlayabil diye."

Kız sessizce başını salladı. Babası eski yerine geçti ve üçlü biraz daha konuştu ama iki çocuk da olabildiğince sessizdi. Babaları sonradan yatmaya gideceğini, isterse ikisinin de burada kalabileceğini söyledi ama Igor da Remi de bunu reddetti. Evden çıktıklarında Igor kısa süreliğine kıza sarıldı. Ailedeki kimse birbirine temas etmeyi ya da yakınlaşmayı sevmezdi. Sevginin öğretilmediği evlerinde Remi ve Igor birbirlerine olan sevgilerini ve desteklerini bu küçük anlarla hissettirmeye çalışıyorlardı.

Abisiyle yolları ayrıldı ve kız kısa süre sonra feci bir yorgunlukla evine döndü. Yatmaya hazırlanıyordu ki şirket içinde kullandığı telefonundan mesaj sesi geldi. Normalde, verilen görevler ya da toplantı bildirileri ikinci patron Judas'tan gelirdi ama mesaj Miguel'den gelmişti. İki haftadır göz ucuyla bile göremediği Miguel O'Hara'dan. Şehirdeki eski bir barın konumunu atmış, "hazırlıklı" gelmesini söyleyerek saat ve tarih belirtmişti.

Remi mesajın bu saatte gelmesine şaşırsa da fazla üsteleyemeyecek kadar yorgun ve stresliydi. Bu yüzden telefonunu kenara bıraktı ve merakıyla baş başa kalarak yatağına geçti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 17, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Hell Of A LifeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin