"Efendim içeri dalıcak mıyız?" dedi Juyeon'un yanında oturan koruma.
"Hayır Dongju. Bugünlük yerlerini öğrenmemiz yeterli."
"Paraları almamıza çok az kaldı desenize" dedi Dongju.
"Siktir ettim parayı sadece o çocuğu istiyorum anladın mı sadece Mingiyi istiyorum. Onu buradan alıp götürücem ve birlikte olacağız"
"Neyse ki böyle salak bir üyeleri var ki beni kolayca atlatabileceğini sandı" dedi şöför olan.
"Hahhahahha haklısın Woobin"
Woobin arabayı tekrar çalıştırıp geminin etrafından ayrıldı. Şirkete geri dönüyorlardı.
Bu sırada Mingi ve Yunho çoktan odalarına dağılmıştı.
Gözüne gelen ışıkla yavaşca gözlerini açtı Seonghwa. Güneş odaya öyle bir vuruyordu ki gözlerini acıtmıştı Seonghwa'nın. Yatağından kalkar kalkmaz Hongjoong geldi aklına. Dün gece yüzünde ki yaralara pansuman yapıp dinlenmesi için ayrılmıştı yanından. Şimdi kontrol etmeliydi iyi olup olmadığını.
İlk önce bu kadar erken saatte Yeosang'ı uyandırmamak için yavaş yavaş çıktı odadan. Lavaboya girip elini yüzünü yıkadı. Direkt yönünü Hongjoong ve Mingi'nin odasına çevirdi. Yavaşça kapıyı açıp içeri girdi. Mingi derin bir uykuda gibiydi. Top patlasa uyanmazdı.
Hongjoong'un yatağının kenarına oturdu. Eli yüzünü okşamaya başladığında Hongjoong'un gözleri aralandı. Zaten hafif bir uykudaydı ve Seonghwa ona dokunur dokunmaz uyanmıştı. Çekmedi Seonghwa elini. Okşamaya devam etti.
"İyi misin?" diye sordu yüzü yara bere içinde olan adama.
Hongjoong gülümsedi Seonghwa'ya. Gelip gidip aynı soruyu soruyordu. "İyim dedim ya Seonghwa"
"Sen ne kadar iyim desen de iyi olmadığını görüyorum Hongjoong. Canım acıyor seni böyle görünce." Okşadığı yüzden elini çekip Hongjoong'un eline götürdü.
"Yemin ederim çok korktum. Sana birşey olucak diye çok korktum. Canı yakıcaklar diye, seni bir daha göremeyeceğim diye çok korktum." dedi Hongjoong'un yüzüne eğilip fısıldayarak.
Hongjoong'un eli bu sefer Seonghwa'nın yanağına gitti. "Burdayım işte Seonghwa. Yine yanındayım."
Hongjoong da Seonghwa'ya olan hislerinin farkındaydı artık. O aşka inanmadığını söylerdi hep ama aslında bu büyük bir yalandı. Aşka inanıyordu ama duygularına kapılıp yanlış şeyler yapmaktan korkuyordu.
İnkâr etti duyguları yok saydı ama biraz uzak kalınca anlamıştı duygularını, kabullenmişti. Oda aşıktı Seonghwa'ya.
Seonghwa daha çok eğildi Hongjoong'un üzerine "Seni çok seviyorum." dedi fısıltıyla. O an ne olduysa oldu ve Hongjoong kendine hakim olamayıp zaten eli yanağında olan oğlanı kendine doğru çekip dudağından öpüp geri çekildi.
Seonghwa'nın yüzüne baktı. Gözleri kapalı donmuş gibi duruyordu kımıldamadan. Aniden köfteyi yeni çakmış gibi gözleri irice açıldı.
Sesine hakim olamayıp "Hongjoong" diye bağırdı. Hongjoong'un eli Seonghwa'nın ağzını kapatırken bir yandan da sessiz olması için işaret ediyordu. Elini yavaşça geri çektiğinde büyük oğlanın küçük oğlanın dudaklarına yapışması bir oldu.
"LAAAN UYANIN LAN"
"Mingi sus diyorum sus!"
"Nasıl olucakmış o hyung. Yemin ederim hepsine söylicem şimdi."
"Ne oluyo ya sabah sabah" diyerek güverteye çıktı Yeosang arkasından gelen Wooyoung ve San ile beraber.
"Diğerleri nerde? Niye uyanmadılar? Flaş haberlerim var."
dedi Mingi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PIRATE SHIP
БоевикBu hikaye aşkını kabullenemeyen 8 gencin hikayesi. Bu hikaye iğrenç dünyaya baş kaldıranların hikayesi. +18