Bangtan’ın tur programı yoğun olduğu için fazla vakit kaybetmeden Seul’den ayrılmaları gerekiyordu. Sabahın erken saatlerinde havaalanına doğru yola çıktılar.
Yoongi, Jimin’in yanından bir an bile ayrılmamıştı. Jimin hâlâ biraz dalgındı ama Yoongi’nin yanında olduğu her an biraz daha sakinleştiğini hissediyordu.
Havaalanına vardıklarında hayranlar onları uğurlamak için bekliyordu. Güvenlik önlemleri artırılmıştı, ama yine de kalabalık arasında bazı sesler duyuluyordu:
“Jimin çok yorgun görünüyor…”
“Yoongi oppa, Jimin’e çok dikkat ediyor…”Jimin, kendisine yönelen endişeli bakışları fark edince hafifçe gülümsedi. Yoongi ise onun elini fark ettirmeden sıktı, “Eğer yorulursan, hemen söyle.”
Jimin başını salladı. “Tamam, hyung.”
Uçağa bindiklerinde üyeler koltuklarına yerleşti. Namjoon dizüstü bilgisayarını açıp programı gözden geçiriyordu, Jin ise çoktan boyun yastığını yerleştirmiş, rahatça oturmuştu.
“Yurt dışı konserleri hep yorucu oluyor,” dedi Taehyung, camdan dışarı bakarken.
Jungkook yanındaki koltuğa yerleşti. “Ama eğlenceli de,” diye ekledi. “Fanlarla buluşmak her şeye değer.”
Herkes yerini aldığında uçak kalkış için hazırdı. Jimin, Yoongi’nin yanına oturmuş, hafifçe gözlerini kapatmıştı. Onun hâlâ tam olarak iyi olmadığını gören Yoongi, başını nazikçe Jimin’in omzuna dayamasına izin verdi.
“Biraz uyu, Jimin.”
Jimin gözlerini açmadan mırıldandı, “Sen de uyuyacak mısın?”
Yoongi hafifçe gülümsedi. “Sen uyuyana kadar buradayım.”
Jimin bu sözlerle huzur buldu ve birkaç dakika içinde yavaş yavaş uykuya daldı. Yoongi ise başını hafifçe yaslayarak onun nefes alışverişini dinledi.
Konser için yola çıkmışlardı ve onları büyük bir sahne bekliyordu… Ama o an, Yoongi için en önemli şey Jimin’in huzuruydu.
Uçuş boyunca Jimin sessizce uyurken Yoongi onu izlemekten kendini alamadı. Normalde Jimin uçakta uyurken hemen rahatlayan biriydi, ama bu sefer vücudu hâlâ hafif bir gerginlik taşıyordu.
Arada bir kaşları çatılıyor, dudakları hafifçe titriyordu. Yoongi bunu fark ettiğinde, Jimin’in elini nazikçe tuttu ve başparmağıyla hafifçe okşadı.
Jimin, dokunuşu hisseder hissetmez biraz rahatladı ve derin bir nefes aldı. Yoongi’nin içi biraz olsun rahatlamıştı.
Yan tarafta Namjoon, tur programıyla ilgili ekibiyle mesajlaşıyordu. Jungkook kulaklıklarını takmış bir şeyler dinliyordu, Taehyung ise Jin’le birlikte menüye göz atıyordu. Herkes kendi halinde olsa da Yoongi’nin zihni hâlâ Jimin’in etrafında dönüyordu.
Yaklaşık beş saatlik uçuştan sonra uçak inişe geçti. Jimin uyanırken hafifçe gözlerini ovuşturdu ve esnedi.
“İndik mi?” diye mırıldandı uykulu bir sesle.
Yoongi hafifçe gülümsedi. “Evet. Hazır mısın?”
Jimin bir an duraksadı, sonra başını salladı. “Hazırım.”
Ama Yoongi onun tamamen hazır olup olmadığından emin değildi.
Uçaktan indiklerinde havaalanında onları büyük bir kalabalık bekliyordu. Hayranlar tezahürat yapıyor, kameralar her açıdan çekim yapıyordu. Jimin önce duraksadı, ama Yoongi’nin elinin sırtına hafifçe dokunduğunu hissedince ileri adım attı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jardin De Fleurs
Fiksi PenggemarJiminin gözleri sadece Yoongiye parlamalıydı. Vitanın gözleri sadece deltasına parlamalıydı Yoonmin Taekook Namjin Hopegyeom