2' Mahşer Parkı

28 5 0
                                    

Beş kişilik arkadaş grubu mevzu bahis parkta buluştuklarında havada bir duygu karmaşası vardı. Proje konusu hepsinin aklında olsa da odakları tamamen başka yere kaymıştı. Murathan ve Fatih oldukça keyifliydi çünkü ellerinde Yağız'la uğraşmak için mükemmel bir malzeme vardı. Gülce ve Şeyma kesinlikle etraflarına munzur ve heyecanlı bir aura yayıyorlardı. Yağız ise Yağız'lığını yapıyordu.

Yürüyüş yolunun yanındaki çimlere beş genç yayılmış konuşurken hal hatır sorma faslından sonra Murathan oturduğu yerden birazcık kayıp Yağız'a yaklaştı. "Hâlâ surat mı asıyorsun ya sen? Nasibinle tanıştın diye bu kadar gerilme."

"YA deli olacağım! İyi misin oğlum? Ne nasibi? O kasıntı kancığa günahımı bile vermem." Rahat pozisyonunu bozup kendine çektiği dizlerine sarıldı. "Bir insanın yaptığı her hareket zarar verebilir mi ya? Sabahın güneşinde o kadar malzeme taşıdık gittik, kurduk, saatlerce bekledik efendiler gelsin iki kelam etsin diye gelip ağzımıza sıçtı yolladılar. Bir çıktık zaten donumuza kadar ıslandık götümüze tekmeyi yemek de yetmezmiş gibi. Sabahtan beri burnumu çekiyorum, onun yüzünden hasta olursam belası olurum, çok ciddiyim."

Şeyma gülerek "Yeterince belası oldun gibime geldi aslında," dedi. "Hem domuz gibisin, hiçbir şeyin yok."

Yağız şokla ağzını açıp abartılı jestler yaparak kıvırcık kıza baktı. "Ben mi belası olmuşum? Bela görmemişsin sen."

"Nefessiz konuşup adamı yıldırmadın yani? Ayılıp bayılmadın?"

Murathan araya girme ihtiyacı hissetti. "Aslına bakarsan yarışırlardı canım. Mert Bey hiç de altta kalmadı."

"Beymiş... Hiç de beyefendi gibi davranmadı." Efendi kısmında iğneleyici bir vurgu yaptı.

Murathan sırıtmaya devam ediyordu. "Sen de biraz hakettin Yağız ya. Pek de yanlış konuşmadı." Bir anlığına duraksadı "Bir iki lafı hariç."

Gülce kaşlarını çattı. "Birbirlerini sürükleyecekleri kadar hak ettiğini düşünmüyorum ya. Mert Bey biraz öküzmüş."

Fatih toparlanıp ortaya biraz daha yaklaştı. "Ya hayır bak şimdi..."

Koca fuara hararet hakimdi. Üç grup yetkili jüri standların önünde dolaşıp projeleri değerlendirmeye alıyordu. Koca bir ekip olmalarına rağmen katılımcılar bu yıl en yüksek sayıya ulaştığı için zorlanıyorlardı. İnsanlar gittikçe huzursuzlanıyordu ve koca salonda neredeyse çığırından çıkacak bir kargaşa vardı. Tüm bu gürültü ve gerginlik zincirleme olarak katlanıyordu.

"Sabahtan beri burada gelsin, görsün, geçsinler diye mi bekliyoruz? Hayır bir de dolanıp dolanıp gelmiyorlar. Yakalarından tutup getirmek mi lazım anlamıyorum ki!" Huzursuz genç arka tarafa ilerleyip alnını duvara yasladı ve bir 'of' çekti.

O gözlerini kapatıp zaman geçirmek için oyalanmaya çalışırken arkasından kopan gürültü ile irkilip oraya döndü. Jüri olduğu belli olan üç yetkili öylece dikilirken grup arkadaşlarının telaşla darmadağın olmuş standı toplamaya çalıştıklarını görünce başından aşağı kaynar sular dökülmüş gibi hissetmişti.

"Ne oluyor lan?!" Hızla arkadaşlarının yanına varıp bir onlara bir jürilere baktı.

Siyah saçlı ve uzun boylu jüri elindeki kağıdı kaldırdı. O da ne olduğunu anlamamış gibi duruyordu. "Bir şey yazmak için dayandım ama birden yıkılıverdi."

"Birden yıkılı mı verdi?" Şokla bir standa bir karşısındaki adama baktı. Sinirden elleri uyuşmuştu. "Birden nasıl yıkılabilir? Dalga mı geçiyorsunuz, şimdiye kadar niye sapasağlamdı, neden bir dayanmaya yıkılsın? Darp edilmediğine emin miyiz gerçekten?"

Cebimde Geceden YıldızlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin