Kim Taehyung bir yandan grupta arkadaşlarına mesaj yazarken bir yandan da dikkatlice Jungkooku gözetliyordu. Geldiğinden beri o yataktan çıkmamış bir de onu görmeyeyim diye battaniyenin altına girmişti. Sessiz gözyaşları akıttığını elbette biliyordu, onu biraz kendi haline bırakmak istediği icinde hiçbir şey demeden öylece bekliyordu.
Grupta Hoseok'un evlerine geleceğini öğrenince telefonunu kapatıp Jungkooka doğru ilerledi. Bebeğiyle ilgilenmesi gerekiyordu. Yavaşça yatağın kenarına oturunca Jungkook daha sıkı tutmuştu battaniyenin uçlarını. Ağlamaktan kızarmış gözleri görünsün istemiyordu.
"Jungkook."
Taehyungun sesi kalın olmasına tezat yumuşacık çıkmıştı. Ellerini battaniye üzerinden Jungkookun beline koydu. "Hadi kalk." Dedi yavaşça. Kelimelerini ve hareketlerini o kadar çok dikkat ederek seçiyordu ki, sanki en ufak hatada onu kıracakmış gibi hissediyordu.
"Taehyung." Dedi boğuk bir sesle Jungkook. Beli yanıyordu adeta. Taehyungun en ufak dokunuşu bile içinin alevlenmesine sebep oluyordu. "Biraz daha böyle kalsam?"
Bunu o kadar kırılgan bir tonla söylemişti ki Taehyungun içi gitti. Yavaşça okşadı belini. "Bebeğim, ağlayacaksan, omzumda agla."
Ses gelmedi. Jungkok hiçbir şey demeden aynı şekilde beklemeye devam etti. En sonunda Taehyung dayanamayıp hareketlendi. "Hadi, kalk." Derken bir yandan da Jungkookun kafasına kadar çektiği battaniyeyi kaldırdı.
Gördüğü manzara içinde bir şeylerin kopmasına sebep olmuştu. Jeon Jungkook kızarmış gözleri ve burnuyla Taehyunga bakıyordu. O kocaman gözleriyle bakarken öyle savunmasız öyle masum duruyordu ki Taehyung kalbinin delice attığını hissetti. Eğilip Jungkookun alnına yapışan saçlarını geriye attı ve iç çekti. "Bebeğim benim." Jungkookun gözlerinin dolması saniyeler sürdü. Taehyunga bakarken birden dolu dolu olmuştu. "Jungk-"
Kim Taehyung'un susmasının tek sebebi boynuna atılan minik ellerin onu Jungkook'a çekmesiydi.
Taehyung Jungkookun birden ona sarılıp kendine çekmesiyle dengesini sağlayamayıp Jungkookun üzerine düşmüştü. Fakat bu ikisininde umrunda değildi. Başta neye uğradığını şaşırıp afallasada burnuna gelen Jungkookun kokusuyla huzurlu bir nefes alıp ana bırakmıştı kendini. Jungkook ise sıkı sıkı boynuna sarılıyordu.
"Taehyung ben, ben dayanamıyorum artık." Sessiz odayı Jungkookun hıçkırıklı ağlaması sardı. "Jungkook, Jungkook'um, bebeğim."
Jungkook sanki mümkünmüş gibi daha da sıkı sarıldı. Ağlaması her gecen saniye şiddetlenirken Taehyung onu biraz da olsa sakinleştirmek için yavaşça saçlarını okşamaya başladı. Minik tutamlarını usulca okşadı. Bir yandan da kulağına, sakinleşmesi için, fısıldıyordu.
"Ben bıktım artık, yoruldum." Jungkook Taehyung'un boynundan ayrılıp göz göze gelmelerini sağladı. Burnunu çekerken, Taehyung da gözyaşlarını silmişti elleriyle. Biraz olsun sakinleşmiş, şiddetli ağlaması azalmıştı.
"Bak-bak gördün, babam üvey evlatmışım gibi davranıyor. Annem ise," yine teker teker düşmüştü yaşlar o güzel gözlerinden. "Annemin neler yaşadığım hakkında en ufak fikri bile yok. İkiside beni yok sayıyor. "
Taehyung iki elini Jungkookun yanaklarına koyup bas parmağıyla gözlerindeki yaşları tekrar sildi. Karşısında hıçkırmamak icin dudaklarını ısırarak dolu gözleriyle ona bakan çocuk cidden kalbine zarardı. Yatakta biraz daha Jungkooka yaklaştı, onun başını göğsüne yasladı. Saçlarını okşamak Jungkooku rahatlatıyordu, bu yüzden usulca saçlarını okşadı.
"Seni yok sayacaklar. Sen daha çok var olacaksın."
Taehyungun bu sözlerinden sonra ikisi de bir şey demeden öylece bekledi. Dakikar birbirini kovaladı, Jungkook Taehyung'un göğsünde sakinlesmeyi bekledi. Taehyung onun saçlarını severken arada bir kulağına tatlı hitaplarını söylüyordu.
Geçen dakikaların ardından, Taehyung artık Jungkookun daha iyi olduğuna karar verip onu yavaşça kendinden uzaklaştırdı. "Güzel Jungkook'um benim." Dedi koyu kahveliklere bakarken. Kahvenin bu tonu daha önce hiç bu kadar güzel gelmemişti gözüne. Jungkook dudağını büzmüş ona tatlı tatlı bakarken güzelliğine dayanamayıp konuştu. "Ağlarken bile bu kadar güzel olman haksızlık. Sen yine de bir daha hiç ağlama."
"Neden beni sevmiyor?"
Jungkook bunu söylerken öyle savunmasız öyle masumdu ki Taehyung'un içi gitti. Hemen cevapladı onu. "Sevmesin." Dedi babasını kastederek. Kendi sevgisi ikisine de yeterdi. "Ben severim. Olmaz mı? Ben çok güzel severim Jungkook."
Jungkook kafasını salladı yavaşça. Eski pozisyona geri dönmek istediği için tekrar Taehyung'un göğsüne yasladı başını. "Olur." Dedi gozlerini kapatırken. "Sen seviyorsun ya, yeter bana."
Bu sözcükler Taehyungun kalbini sanki bir hız trenindeymis gibi hızlı attırmıştı. Midesinde oluşan o kelebek hissini daha önce hiç bu kadar yoğun hissetmediğini fark etti. Sahi, önceki ilişkisinde gerçekten aşık mıydı ki?
"Jungkook, izin ver- izin ver ailen olayım. Son nefesime kadar seni sevmeme izin ver."
Kalbi duracakmis gibi atarken öyle zorlukla söylemişti ki bu cümleleri... Jungkook, Taehyungun kalbine zarardı. Kafasını yukarı kaldırmış, kocaman kızarmış gözleriyle ona bakarken ciddi anlamda kalbine zarardı. Kiraz dudaklarini ısırmayı bırakıp konuştu.
"Taehyungie, sen zaten çoktan benim ailem olmuşsun."
Bir süre Taehyungun beyninde yankılandı bu cümle. İçi içine sığmıyordu bir türlü. "Gel şöyle rahat oturalım." Diyerek Jungkooku yavasca göğsünden uzaklaştırıp ayaklandı ve sırtı yatağın başlığına gelecek şekilde tekrar oturdu. Aslında Jungkook eski yerinde gayet rahattı, onun kokusunu içine çekerek göğsünde dinleniyordu. Taehyunga boş gözlerle baktığında Taehyung, eliyle dizlerini pat patladı. "Gel böyle."
Şimdi anlamıştı jungkook. Çoktan yanakları kızarsa da Taehyungun işaret ettiği yere, tam kucağına oturmuştu. Bir elini Taehyungun boynuna sararken, Taehyung da sıkıca belini kavramıştı.
Alev alev yanıyordu; beli, yanakları, her yeri. Oldukları pozisyon sayesinde yüzleri birbirine o kadar yakındı ki Jungkook yanaklarından sonra bir de kulaklarının kızardığını hissetti. Kelimenin tam anlamıyla alev alev yanıyordu.
Taehyung zor bela konuştu. "Jungkook'um." İkisinin arasındaki bu yakınlık ona kafayı yedirecek türdendi. "Hm?" Diye karşılık aldığında ise istemsizce sol eli Jungkookun belini daha da sıkı sardı. Gözleri rahat durmuyordu. Taehyungun gözleri durmadan o kiraz dudaklara kayıp durdu. Jungkook ise.. onun da pek farkı yoktu.
"Sevgilim ol."
Jungkook kalbinin hızlı atışlarını dindirmek için sakinlesmeye çalıştı. Her şey o kadar ani ve plansız yaşanıyordu ki, rüya olduğunu düşündü bir an. Fakat değildi işte. Taehyung, ailesi, onu kucağına almış belini sarmalarken sevgilim ol, diyordu. Minik bir iç çekti. Taehyung bir cevap ister gibi davetkar gözlerle ona bakarken içindeki kelebekler hiç iyi değildi. Üstelik o gözler arada bir dudaklarına kayıyorsa...
Zaman durmuş gibi hissettirse de akıyordu ve Jungkook cevabını Taehyungun dudaklarına yaklaşarak çoktan vermişti bile.
İkisi de gözlerini kapatmış birbirine yaklaşırken, gelen sesle gözlerini açıp, Jungkookun kendini yatağın diğer ucuna atacak bir sey yaşanmıştı: Jung Hoseok'un yüksek çığlığı.
●●
Beğendiniz mi?
Benim içime çok sinmedi. Düzyazı yazmakta paslanmışım biraz.