2.8

247 47 9
                                    

Soobin elinde iki kahve bardağı ile Yeonjun'un çalıştığı dans stüdyosuna girdi. Girişi geniş ve ferahtı. Koridorlardaki kapılar kapalıydı. Büyük ihtimalle pratik odası olduğunu tahmin ediyordu.

Bir kadın onu karşıladığında gergince gülümsedi. Ona Yeonjun'u sorduğunda kadın sağdan son kapıyı gösterdi. O koridorun sonuna ulaşmak Soobin için yıllar sürmüş gibiydi.

Kapının açık olması yüzünden içerisini görebiliyordu. Yeonjun gözlerini kapatmış yerde yatarken yüzünde küçük bir gülümseme oluşmasına engel olamamıştı. Onu  korkutmamak için açık kapıya iki kez tıklattı.

Yeonjun gelen sesle doğrulduğunda Soobin'i görmesi ile ayağa kalktı ve hafif terden ıslanmış saçlarını eliyle geriye doğru taramıştı.

İkisi de birbirine yaklaşmak için adım attı. "Hoş geldin Soobin." dedi.

"Hoş buldum hyung. Senin için getirdim." diyerek kahvelerden birini uzattı. Yeonjun ise memnuniyetle kabul etmişti.

"Teşekkür ederim sarışın." Söylediği lakabı fark ettiğinde gergince gülümsedi ve boynunu kaşıdı. Ardından "Ağız alışkanlığı sanırım üzgünüm." dedi.

"Sorun değil. Bana istediğin gibi seslenebilirsin. "

Yeonjun başını aşağı yukarı salladı ve kahvesinden bir yudum aldı. Ortamın havası gericiydi. Sonuçta 5 yıl az bir süre değildi ve onlar normal bir şekilde ayrılmamıştı.

"Dışarı mı çıkmak istersin yoksa burada mı kalalım?"

"Yürüsek olur mu hyung?"

"Olur. Beni biraz bekleyebilir misin? Duş alıp geleceğim."

Soobin başını aşağı yukarı sallayıp "Beklerim." dedi. Yeonjun oradan ayrıldığında etrafı inceleme fırsatı buldu. Bir duvar boydan boya ayna ile çevriliydi. Eskiden olsa Soobin bu odadan koşarak kaçmak ister ve bir daha adımını atamazdı ama artık eski Soobin yoktu.

Köşede bulunan hoparlörler bilgisayara bağlıydı. Onların yanında Yeonjun'un eşyaları olduğunu tahmin ettiği çantayı gördü.

Yakından görebilmek için yaklaştığında Fermuar kürsörüne bağlı olan mantar şapkayı gördü. Bu onun Pofu için aldığı şapkalardan biriydi. Yeonjun'un bunu öylece saklayacağını hiç düşünmemişti.

Ayak seslerinin gelmesi ile bakışlarını o yöne çevirdi ve Yeonjun'un gelmesi ile çantadan biraz uzaklaştı. Görmemesi gereken bir şeyi görmüş ile ilk başta paniklese de yüz ifadesini bozmadı ve beraber dışarıya çıktılar.

Yeonjun çıkmadan önce herkese selam vermek vermek durumunda kalmıştı. Soobin ise o gün kafede gördüğü kızıl saçlı çocuk dışında kimseye hakim değildi. Gerçi kızıl saçlının da sadece simasını biliyordu.

Parkta yürümeye başladıklarında bu sefer ilk Yeonjun konuştu. "Hyuka nasıl? Hâlâ görüşüyorsunuz değil mi?"

"Görüşüyoruz. Şu an bir restoranda aşçılık yapıyor. Aynı evde yaşadığımız için bir de bana yemek yapma görevi var tabii." Soobin son cümleyi söylerken kıkırdamıştı.

"Ben mi daha iyi yapıyorum Hyuka mı?"

Soobin şaşkınlıkla ona baktığında Yeonjun gülümsedi. Ardından "Şaka yapıyorum." diye ekledi.

"Diğerleri nasıl?"

"İyiler. Dahyun onu Busan da bıraktığımız için biraz kızgın olabilir."

"Bıraktığınız? Diğerleri de mi burada?"

"Taehyun ve Beomgyu buradalar. Taehyun tıp okumak için gelmişti. Beomgyu ise keyfi geziyor aslında. Yerinde durduğu çok bir yer yok."

Soobin burukça gülümsedi ve yerinde durduğunda Yeonjun da durmak zorunda kalmıştı. "Hyung sana bir özür borçluyum. Ama şunu söylemem gerekiyor. Ben o güne tekrardan dönseydim yine gitme kararını verirdim. Sadece sana mektupla değil birebir yüz yüze veda etmediğim için özür dilerim."

Soobin derin bir nefes aldı. "Çok sağlıksız düşüncelerim vardı. Size belli etmesem bile sürekli beynimi dolduruyorlardı. Geçmişe çok takılı kalmıştım. Çoğu benim için travmaya dönüşmüş şeylerdi. Sana ve biz olacak o kavrama zarar verebilirdim. Hareketlerini, duygularının, duygularımın gerçekliğini sürekli sorgulayacaktım ve ben kafayı yiyecektim hyung. Düzelip sana o şekilde gelmek istedim ama bu tamamen bencilliğim olacak gibiydi."

Yeonjun "Soobin." diye seslendiğinde onun konuşmasına izin vermedi. Konuşmasını bir anda bitirmesi gerekiyordu. Yoksa bir daha yapamazdı.

"Yine de bencillik yapıp sana gelecektim Jun. Yemin ederim yapacaktım. Ne kadar kendimi sevmeyi öğrenirsem sana o kadar özlem duyuyordum. Sonra babam bir şekilde kaza yaptı. Ameliyata alındığında doktorlar yürüme ihtimalinden çok oturup oturmamasını sağlamaya odaklanacaklarını söylediler. Ameliyat başarılı geçti ama belden aşağısını hissetmiyordu. Başıma o kadar çok sorumluluk bindi ki ben yine kendimi unuttum."

Boğazında koca bir düğümün oluşmasına engel olamamıştı. Bacaklarının tutmadığını hissettiğinde Yeonjun çoktan bankın üzerine oturmalarını sağlamıştı.

"İstediğim üniversiteye gitmeyi başarmıştım ama onu da belli sebeplerden dondurmak zorunda kaldım. Bir şekilde şu an çalıştığım kafeyi buldum. 1 yılı doldurmadan babam vefat etti. Kardeşime halam baktığı için yine okuluma geri dönebildim. Şimdi de hem çalışıp hem okuyorum."

Soobin'in gözünden bir damla yaş düştüğünde Yeonjun başparmağı ile onu sildi. Ona kollarını sarıp sımsıkı sarılmıştı. Saçlarını okşarken "Güzelim benim. Sen tandığım en güçlü insanlardan birisin." dedi.

Soobin Yeonjun'un omzuna daha çok gömülürlen"Özür dilerim hyung." diye mırıldanmıştı.

Ardından"Seni çok özledim." dediğinde Yeonjun da karşılık verdi.

"Ben de seni çok özledim sarışın."

••

Hep ağlayarak bitiyo ama konuşmaları ve Soobin'in kendini açıklaması lazımdı😔 güzel günlere geldik artık

Hep ağlayarak bitiyo ama konuşmaları ve Soobin'in kendini açıklaması lazımdı😔 güzel günlere geldik artık

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Maybe, yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin