Tuhaf Ekip

1K 207 97
                                    

Bana biraz alışveriş yapmış yola devam etmiştik. Üzerimde hala Lee Know'un uzun paltosu ve altımda onun verdiği kıyafetler vardı. Pislik herif sadece hızlıca kıyafet alıp çıkmama izin vermişti. Aldığım hiçbir şeyi denemeden almış olmak beni son derece kızdırmıştı. Kollarımı bağlamış çattığım kaşlarım ile yola bakıyordum. Sinirli ve tepkiliydim.

Ben ona bütün kızgınlığımı göstermeye çalışırken o küçük bir gülümseme ile araba kullanmaya devam ediyordu.

En sonunda büyük bir araç girişi olan ve kapıda iri adamların olduğu bir konak, villa, saray artık ne derseniz öyle bir yere gelmiştik. Bu adamlarda bok gibi para vardı. Bense iki üç ev, orta düzeyde bir şirketin peşine düşmüştüm. Şunu fark ettim; babam denen o alçak büyük düşünmemi bile engellemişti. Orospu çocuğu annesini de hiç sevmezdim zaten...

Arabadan indiğimizde kapıda sigara içip ilerde bir noktaya bakan iki adamı gördüm. Alışveriş çantalarımı almış ve eşyalarımı koyarım diye aldığım küçük valizime baktığımda yerinde yoktu. Hadi ama aldığıma emindim.

"Ne oldu?"

"Küçük valiz gibi çantam vardı ya işte o koyduğum yerde yok!"

"Şu lağım kokan çanta mı?"

Lee Know'a dönmüş kötü kötü baktıştım. "Hiçte bile lağım falan kokmuyor!"

"Her neyse çöpe attım. Yenisi burada eşyalarını buna koyarsın"

"Çantamı ne yaptın?"

"Çöpe attım"

"Ne hakla benim çantamı çöpe atarsın peki içindekiler onlara ne oldu?"

"İçine hiç bakmadan attım"

"Lanet olsun converselerim içindeydi!" Oturup ağlamak istiyordum resmen bana sormadan çantamı atmıştı.  Çantam ve converselerim gitmişti.

"Ya çok sevindim"

"Pislik herif!" diye söylenerek arkasından takip ettim, arada onun görmediği tekmelerimi savuruyordum. Merdivendeki adamın bana dik dik bakması ile düzgünce yürümeye başladım.

En sonunda kapının önündeki geniş alana çıktığımız da Minho sigara içine adamla selamlaştı. Diğerine sadece kafa selamı verdi ve çalmadığı halde açılan kapı ile içeri girdi. Bende arkasından kapıdaki adamlara hiç bakmadan elimdeki çantalar ile içeri girdim.

"Selam hyung" Changbin sanki dün görmemiş gibi Lee Know'a coşkulu sesi ile konuşmuştu.

Lee know ise "selam" diyerek Changbin'in uzattığı yumruğuna bir yumruk çaktı. Sonra elinde bir kase cips ile Jeongin geldi.

"Hoş geldin hyung, oo güzellik sende mi geldin?"

Ben tam bir şey söyleyecekken Lee Know'un "Jisung'u rahatsız etme Jeong" uyarısı ile gülümsedim.

Daha sonra boylu kahverengi saçlı sevimli bir yüze sahip biri geldi. Açıkçası burada en aklı başında görünen oydu.

"Hoş geldin hyung uzun zamandır görüşemiyoruz"

"Hoş buldum Seungmin" diyerek sıkı bir sarılma verdi. Çok içten bir kucaklamaydı nedense olduğum yerde kıskanmıştım. Ben ciğerci kedisi gibi onlara bakarken yanıma gelen çalışanın "efendim paltonuzu alayım isterseniz" cümlesi ile çalışana döndüm.

"Ay dur vereyim." elimdeki çantaları yere bırakıp paltoyu çıkaracakken omuzlarımdan tutan eller ile durdum. Kafamı çevirdiğimde Lee Know paltomu çıkartmamam için tutmuştu.

Sweet Gangster/MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin