Han Jisung

1.1K 191 137
                                    

Lee Know'dan

Kombinin ayarı oldukça yüksekti. Sıcaktan yatamıyordum. Asla sıcak insanı olmamıştım. Aksine üşümeyi daha çok severdim.

Jisung'un annesinin günlüğünü, o derin uykulara daldığı zamanlarda okumuştum. Biliyorum yaptığım çok yanlıştı ama onu bu denli yıpratan şeyleri bilmem gerekiyordu. Zaten hassas olan bünyesi yaşadığı depresyonla daha da hassaslaşmıştı. Biraz üşüse hemen gözleri kızarmaya, burnu akmaya, öksürmeye başlıyordu.

Yaşadığı bu hassasiyetin, bünyesinin bu kadar zayıf olmasının, yaşadığı şeylerden kaynaklı olduğunun farkındaydım. Ben de benzer şeyleri yaşamıştım fakat bakmam gereken bir kardeşim olduğu için, ruhumu toparlayamasam da, bedenimi güçlü tutmayı öğrenmiştim.  Ama jisung benim aksime oldukça narindi.

İlk yanıma geldiğinde çelimsiz bedenine tezat, korkak ama kararlı bakışları ile aklıma girmişti. Nasıl olduğunu anlamadığım şekilde büyüsüne kapılmıştım. Han Jisung tapılası bir varlıktı.

Birbirimize aşık olduğumuzu itiraf ettiğimiz geceden bu yana kendimi, sürekli onu izlerken buluyordum. Kocaman hemen ağlamaya hazır gözleri, anında çatılan kaşları, minik burnu, öfkelendiğinde ya da herhangi bir  şey olduğunda büzdüğü o minik dudakları, yumuşacık yanakları, pürüzsüz teni ve ipek gibi saçları ile çok güzeldi. Han jisung gerçekten çok güzeldi. Öyle bir güzelliği vardı ki kapılmış gidiyordum.

Dudaklarına bağımlı olmuştum. Bu bağımlılık bana zarar olarak dönmüştü. Onu öpmeye doyamıyordum. Dudaklarımdaki yaraları görenlere havalardan diyerek geçiştiriyordum. Bazen bir şeylere öfkelenip tüm hıncını dudaklarımdan çıkarıyordu. Bense sadece  kucağımda oturup, tüm öfkesini dudaklarımdan çıkarmasına izin veriyordum.

Üzerine giydiği uzun sweatleri ile güzel bacaklarını sergilediğinde şaşırmadan yapamıyordum. Tanrı, tüm güzelliğini ona vermişti. İnce ve bir o kadar düzgün bacakları, incecik beli, köprücük kemikleri, öpmeye doyamadığım sırtı, her şeyi ama her şeyi çok güzeldi.

Onu kimse görmesin, kimse ona bakmasın istiyordum. Kokusu... işte aklımı alan şeylerden biri de, o eşsiz kokusuydu. Çilekle karışan teninin kokusu aklımı başımdan alıyordu. Çok direnmiştim, Han Jisung'a kapılmamak için çok direnmiştim. Ama o kokusu bile aklımı başından almaya yetiyordu.

Bir şeyler isterken değiştirdiği ses tonu, bana sokulması, kafasını boynuma yaslaması ya da tatlı tatlı konuşmasıyla beni her şeye ikna edebilirdi. Han Jisung tüm her şeyiyle beni kendine bağımlı hale getirmişti.

Joanna ile tanıştığım da daha hayatın, tam olarak ne kadar zorlu olduğunu bilmiyordum. Zengin ailede, iyi aile terbiyesi alarak büyümüştüm. Annem kibirin sadece insana zarar verdiğini söyleyerek, bizi sahip olduğunuz zenginliğe nazaran mütevazi yetiştirmek için çok çaba sarf etmişti. Bu konuda başarılı da olmuştu. Hem hyunjin hem de ben okulda, çevrede sevilen ve iyi kalpli olarak adlandırılan çocuklar olmuştuk. O zamanlar çok toy olduğum için bunun çok çabuk istismar edileceğini tahmin etmemiştim.

Lise de kemikli gözlüklerim hafif tombul yüzümle bile dikkat çeken biriydim. Birçok kız arkadaşım olmuştu. Üniversiteye başladığımda bile bir kız arkadaşım vardı. Daha sonra Joanna ile tanıştım. Sevdiği şeyler, hareketleri, konuşması sanki benim için yaratılmış biriydi. En uzun ilişkim onunla olmuştu. Tanıdığımız bir ailenin kızı olması beni daha da sevindirmişti. Tıp okumama rağmen, daha ikinci sınıftayken onunla evlenmek istediğimi aileme söylemiştim. Annem ve babam aceleci davrandığımı düşünseler de Joanna ile tanıştıktan sonra kısa sürede onu sevmiş, evlenmemizi onaylamışlardı.

Sweet Gangster/MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin