BÖLÜM 5

596 41 4
                                    

BÖLÜM 5

Daha önce hiç uçağa binmemiştim. On mil yukarıdan aşağı bakarken Teksas’tan daha uzak bir yere gittiğimi hayal edebilirdim. Paris. Bali. Machu Picchu. Bunlar her zaman belki bir gün diye kurduğum hayallerdi.

Fakat şimdi...

Yanımdaki Tuana cennetteydi adeta, ikram olarak verilen kokteylini yudumluyordu. “Fotoğraf zamanı,” dedi. “Sokul ve sıcak çerezlerini havaya kaldır.”

Koridorun diğer tarafındaki hanımefendi Tuana’ya onaylamayan bir bakış attı. Bakışı Tuana'nın saçına mı, formasını değiştirdikten sonra giydiği kamuflaj desenli ceketine mi, metal çivili tasma tipi kolyesine mi, çekmeye çalıştığı selfie’ye mi yoksa sıcak çerez derken kullandığı ses tonuna mı yönelikti emin olamadım.

En mağrur bakışımla ablama doğru eğildim ve sıcak çerezlerimi havaya kaldırdım.

Tuana başını omzuma dayayıp fotoğrafı çekti. Bana göstermek için telefonu çevirdi. “İndiğimizde sana atarım.” Yüzündeki gülümseme sadece bir saniyeliğine de olsa azaldı. “İnternete koyma, olur mu?”

Drake nerede olduğunu bilmiyordu, değil mi? Ona bir hayata sahip olmaya hakkı olduğunu hatırlatma dürtümü bastırdım. Çünkü tartışmak istemiyordum. “Tamam, koymam.” Bu benim açımdan büyük bir fedakârlık değildi. Sosyal medya hesaplarım vardı ama onları genelde Max’e mesaj atmak için kullanıyordum.

Lafı açılmışken... Telefonumu çıkardım. Uçak moduna aldığım için mesaj falan yoktu ama birinci sınıf bedava Wi-Fi hizmeti veriyordu. Olanlarla ilgili Max’e hızlıca bir mesaj yazdım, uçuşun kalanını Tobias Hawthorne’la ilgili şeyleri okuyarak geçirdim.

Parasını petrolden kazanmış, sonra farklı alanlarda işlere yatırmıştı. Grayson büyükbabasının “varlıklı” bir adam olduğunu söylediği ve gazete de hayırsever kelimesini kullandığı için onun bir çeşit milyoner olmasını beklemiştim.

Yanılmıştım.

Tobias Hawthorne sadece “varlıklı” veya “zengin” değildi. Tobias Hawthorne’un olduğu şeyi tanımlamak için kibar bir kelime yoktu, acayip zengin bir “dilediğiniz küfrü ekleyin” denilebilirdi. Milyarları vardı, çoğul olarak. Amerika Birleşik Devletleri’nin en zengin dokuzuncu adamıydı, Teksas eyaletinin ise en zenginiydi.

Kırk altı nokta iki milyar dolar. Bu net servetiydi. Rakamlar kulağa gerçek gibi bile gelmiyordu. En sonunda, hiç tanışmadığım bir adamın bana neden bir şey bırakmış olabileceğini merak etmeyi bıraktım ve ne kadar bırakmış olabileceğini merak etmeye başladım.

İnmeden hemen önce Max mesaj attı: Benimle tarak mı geçiyorsun seni cancık?

Sırıttım. Hayır. Şu anda Teksas’a giden bir uçaktayım. İnmek üzereyiz.

Max’in tek cevabı şu oldu: Ha diktir.

Güvenlikten geçer geçmez tepeden tırnağa beyaz takım elbise giymiş, siyah saçlı bir kadın tarafından karşılandık. “Bayan Kırşan.” Başıyla önce bana, sonra Tuana’ya selam verirken aynı şekilde hitap etti. “Bayan Kırşan.” Takip etmemizi bekleyerek arkasını döndü. Beni utandırsa da ikimiz de peşine takıldık. “Ben McNamara, Ortega ve Jones’tan Alisa Ortega.” Duraksadıktan sonra bana yandan bir bakış attı. “Ulaşılması oldukça zor bir genç kadınsınız.”

Omzumu silktim. “Arabamda yaşıyorum.”

“Orada yaşamıyor ” dedi Tuana çabucak. “Ona öyle yaşamadığını söyle.”

MİRAS OYUNLARI | LÇ |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin