"Oğlum? Nasılsın Seungmin'im"
Yaşlı kadın, üzerindeki ağır, şişkin elbiseyi umursamadan oğlu gibi gördüğü genç adama sarıldı ani bir şekilde. Seungmin her geldiğinde kendisini uzun zaman görmemiş gibi sarılan Bayan Lee'ye alışmıştı artık. Her ne kadar herkesin bildiği gibi temastan hoşlanmasa da bu Bayan Lee'yi hiçbir zaman engellememişti. Koca sarayda tek sarıldığı ve sarılmaktan hoşlandığı kişi bayan Lee'ydi.
Bayan Lee sürekli ama sürekli Minho'nun kıskandığını söyleyerek kralın yanında Seungmin'e sarılırdı. Genç kral, Seungmin'in aksine temas bağımlısıydı, zor severdi ancak sevdiğindeyse sürekli sarılmak, temas etmek isterdi. Bu dünyada en çok sarılmak istediği kişi Seungmin olabilirdi. Hatta olabilirdi değil öyleydi. İkili birlikte büyüdüklerinden Minho, Seungmin'in üstüne şu zamana kadar hep düşmüştü. Tabii son yıllarda belli başlı şeyler değişmişti ancak bu önemli değildi. Lee Minho hâlâ kumral saçlıya sıkıca sarılmak istiyordu. Tek fark göstermiyordu bunu eskisi kadar.
Seungmin, Minho ile ilk sarıldıkları geceyi daha dünmüş gibi hatırlıyordu. İlk ve son sarılmaları olmuştu ikilinin. Minho her ne kadar tekrarını yapmak için geçmişte resmen ağlasa da artık böyle değildi. Çünkü zaman her şeyi değiştiriyordu. Minho kral olmuş, ardından tamamen bambaşka bir çevreye sahip olmuştu. Kişiliği bile belli noktalarda değişmişti. Seungmin ona olgunlaşmış der miydi? Eh işte, eskisine göre daha iyiydi büyük olan
"Bak yine daldın"
Bayan Lee'nin sesi ile kendine geldi ve geri çekildi yaşlı kadından. Bayan Lee onun bu haline kocaman gülümsüyordu. Eşi birkaç yıl önce öldüğünde, oğlu bazı nedenlerden dolayı burada değildi. Ancak Seungmin buradaydı. Yaşlı kadının her ağlayışında, düşüncelere daldığında, ya da delirecek gibi hissettiğinden çıktığı yürüyüşlerde. Hatta bazı zamanlar Bayan Lee istemeden Seungmin sarılırdı ona.
Tabii bu yaşlı kadını daha çok ağlatıyordu başlarda ancak bu durum daha sonradan değişmişti. Seungmin her seferinde ona sarıldığında yaşlı kadın daha fazla mutlu olmuştu. Bu yüzden olacak ki ikilinin arasında büyük bir bağ vardı. Bayan Lee için Seungmin nasıl bir oğluysa, Seungmin için de bayan Lee bir anneydi. Çoğu gece bayılacak kadar çalıştığında ilk yanına gelende Bayan Lee'ydi.
"Daha görüşmemize vardı... işlerin erken mi bitti. Biraz dinlenmeye mi karar verdin yoksa sonunda?"
Seungmin ister istemez tebessüm etti. Yaşlı kadını koltuğa oturtup, kendisi de yanına yerleşti. Kumral saçlının sessizliği Bayan Lee'yi korkutmuştu. Çünkü biliyordu. Seungmin'in buradan gitmek, kendini bulmak, mutluluğunu keşfetmek istediğini biliyordu. Bunu Seungmin'in konuşmalarından anlamıştı. Bir gün bunu diyeceğini biliyordu ancak o günün bugün olmasını istemiyordu. Oğlundan uzak kalmak istemiyordu. Mutlu olmasını istiyordu ama gitmek için çok erkendi.
Gitmesini istemiyordu.
"Hwang Hyunjin ile yakın zamanda anlaşma yapacağız, Minho elçi olarak beni göndermeye karar verdi..."
Seungmin, her ne kadar yumuşak bir tavır ve sesle konuşsa da Bayan Lee duydukları ile kaşlarını çatmıştı. Oğlunun böyle bir teklifte bulunması o kadar tuhaftı ki onun için. Her ne kadar o alışamamış olsa da Minho'nun hareketleri normal ve beklendikti. Eskisi gibi değillerdi ancak bunu Bayan Lee ne kabul ediyor ne de kabul etmek istiyordu. Seungmin hem onun hem de şu an yaşlı kadının düşündüklerinin farkındaydı.
"Minho mu? Minho seni göndermez ki?"
Seungmin masum bir sesle konuşan yaşlı kadına dudaklarını birbirine bastırdı.
"Bu kötü bir şey değil ki...Ben zaten... ben bir süreliğine gitmek için fırsat kolluyordum"
Bir süreliğine.
Bayan Lee tamamen gitmeyeceğinin farkındaydı ancak bu süre ne kadar süreydi.
"Minho'nun... Minho'nun haberi var mı...?"
Seungmin başını sağa doğru eğdi ve kafasını hafifçe iki yana salladı. Bayan Lee ister istemez üzerine çöken ağırlık ile gülümsemesi yavaş yavaş solmuştu.
"Ona bu akşam yemekte söyleyeceğim... bize... katılmak ister misin?"
Yaşlı kadın duydukları ile elleri titredi, Seungmin anında yaşlılıktan kırışmış elleri tuttu sıkıca. Yaşlı kadın yutkundu.
"Biliyorum, bir süredir odandan çıkmıyorsun ama bu, bu şekilde gidemez"
Sessizce söylediklerinin doğruluğunun farkındaydı yaşlı kadın. Bir süredir kaldığı kuleden çıkmamıştı. İki oğlu da kendisini görmek için buraya gelirdi bundan dolayı.
"Gitmekte kararlı mısın?"
Seungmin, duymayı beklediği şeyin gelmemesi ile duraksasa da bu kısa sürmüştü. Başını yavaş yavaş salladı.
"Bir süreliğine... geri geleceğim. Çok durmam zaten"
"Minho izin vermez ki zaten"
Seungmin derin bir nefes verdi. Eskiden olsa öyle olabilirdi. Artık öyle değildi. Bayan Lee, genç adamın bakışları ile tekrar söze girdi.
"Bana eskiyi açma. Hâlâ öyle oğlum. Hâlâ eskisi gibisiniz"
Bayan Lee'nin kendini inandırmak istercesine konuşmasına tepki vermedi kumral saçlı. Ne de olsa gerçeği biliyordu. Bayan Lee sadece çoğu şeyde olduğu gibi kendini kandırıyordu o kadar. Bayan Lee konuşmayan oğluna tekrar konuştu:
"Onu affedemez misin?"
Seungmin gülümsemeye çalıştı ancak bu gülümseme bir türlü yüzünde sabit kalamadı. Bayan Lee için en iyi cevap ise bu oldu...
"Seungmin? Seungmin olmaz mı? Seungmin? ? Olur Seungmin? Neden olmasın?"
Konuşan kadın ile iyice gerilen kumral saçlı, uzun zamandır hissetmediği üzüntü ve hayal kırıklığını barındıran boşluk hissi tüm bedenini kapladı. Yaşlı kadın konuştukça elleri titriyor, ister istemez kulakları uğulduyordu.
Dibe batıyordu.
Yine.
"Gitmem gerek. Akşam lütfen gelin, teşekkür ederim"
Yaşlı kadın hızlı adımlar ile salondan çıkan çocuk ile hıçkırarak ağlamaya başladı. Ancak bu hıçkırıklar Seungmin'i durdurmadı.
Önceden Seungmin'e ait hıçkırıkların kimseyi durduramadığı gibi.
Umarım bölümü beğenmişsinizdirrr
Musmutlu günler|| geceler dilerim⭐✨🧙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Don't leave me again || HyunSeungHo
Fanfiction"Evvel zaman içinde kalbur saman içinde..." |Threesome| |Ara verildi|