Güneşin iyice açtığı, kumrala yakın saçlarını, iki yana ayırmış, büyük sarayın geniş koridorunda ilerliyordu genç adam. İçeri girmesi gerektiğinin, hatta ve hatta kralının yanına uğraması gerektiğinin farkındaydı. Ancak ne kralıyla konuşacak havasındaydı ne de içeri girecek. Elindeki, birkaç gözyaşının izi bulunduğu mektuba bakmak dışında elinden hiçbir şey gelmiyordu şu anda. Her ne kadar mektup oldukça neşeli bir kalemle yazılsa da, Seungmin mektubu açtığı gibi gördüğü gözyaşı izlerinin hiçte neşeli olmadığını biliyordu. Uzun zamandır beklediği mektuba sevinememişti bile. Çünkü biliyordu Seungmin.
Bu gözyaşları mutlu değildi. Bu gözyaşları hüzün, pişmanlık ve çaresizlik içeriyordu. Toparlayamayacağı bir durum olmadığını düşünüyor, öyle davranıyordu ama içten içe biliyordu.
Ayrılık rüzgarları esiyordu.
"Efendim... efendim"
Kendine seslenen hizmetlinin sesini, krem rengindeki, üzerinde her ayrıntısıyla kırmızı bir kalp mührü bulunan mektuptan kafasını kaldırdığında duyabildi genç adam. Yaşlı kadın ona gülümseyerek baksa da ara ara gözleri genç adamın onu duymama nedeni olan mektuba gitmişti. Yine de daha fazla bakmayarak söze girdi yaşlı kadın.
"Efendi Lee sizi görmek istiyor, son durumları açıklamanız gerekiyormuş"
Genç adam duydukları ile iç geçirdi ister istemez. Kralı oldukça sabırsız bir adamdı evet ancak sorun bu değildi. Sağ kolu gibi olan Felix'in yapması gereken çoğu işi Seungmin'den istiyordu ve kahverengi saçlı bu durumdan oldukça bıkmıştı. Yine de elinden hiçbir şey gelmediği için her zaman ki gibi yaşlı kadına gülümsedi ve başını salladı. Hizmetli yanından ayrıldığında derin bir nefes aldı ve ofladı. Belki de gerçekten bir süre buradan uzaklaşmak iyi olabilirdi. Hem durumları düzeltir, hem de biraz bedeni, ruhu, zihni rahatlardı.
Aslında şu sıralar o kadar çok kaybolmak istiyordu ki... kim Seungmin çok uzaklara taşınmak, krallıktan, merkezden en uzak, ücra bir köşede, bir kulübede, yaşayıp gitmek istiyordu. Burada her tür imkan elinde olsa da bu yaşama ait olmadığını biliyordu genç adam. Onu burada mutlu eden hiçbir şey yoktu. Tabii ki arkadaşları vardı, halk vardı, birçok kişi vardı. Ancak o elle tutulur bir şey göremiyordu. Herkesin kendi hayatı vardı ve Seungmin de kendisine ait, kendisine özel mutlu olacağı bir hayat istiyordu.
Tabii bunlar önemsiz meselelerdi.
Burada birden fazla görevi vardı, bu görevlerden asla şikayet etmezdi. Aksine insanlara yardım etmek, düşüncelerle, sanatla uğraşmak hoşuna gidiyordu tabii ancak yetmiyordu. Seungmin benliğinin en derinlerinde bundan daha fazlasını istediğini biliyordu. Aşkı, sevgiyi, mutluluğu istiyordu.
Buraya ilk geldiğinde kimse onu tanımıyordu, o da kimseyi tanımıyordu. İlk tanıştığı kişiler ise kraliyet ailesi olmuştu. Daha sonrasında çağı aşan düşünceleri, fikirleri, sanatta, tıpta ve astronomide yaptığı gelişmeler ile saygı duyulan biri haline gelmişti. Küçüklüğünden beri kaldığı bu sarayda en iyi hocalardan eğitimi almış, daha sonra ise bu yolda tek başına yürümüştü. Şu anın kralı o zamanın veliaht prensi bir gözlemevi yaptırma fikrinde bile bulunmuştu.
Bu yüzden sarayın en üst katı, Seungmin'e ait bir gözlemevi haline gelmişti. Bunlar için oldukça müteşekkirdi Seungmin. Ancak sürekli aynı sarayda, düşüncelerle boğuşmak istemiyordu.
Onun bu yoğun mutluluk isteği belki de krallığı birkaç konuda geriletecekti. Ancak eğittiği çocuklarda da çok çok parlak zihinler vardı. Şimdilik tamamen taşınma fikri olmasa bile kısa bir tatil için kraldan izin alabilirdi.
Mektubu hızlıca çantasına yerleştirdi. Aklına yatan fikir ile hızlı adımlarla kralın belli başlı günlerde, hep aynı saatlerde olduğu büyük salona vardı. Kapalı kapının önündeki korumalar onu gördüğü an hiçbir şey söylemeden saygıyla selam vermiş, ardından boydan boya tasarlanan büyük işlemeli kapıyı aralamışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Don't leave me again || HyunSeungHo
Fanfic"Evvel zaman içinde kalbur saman içinde..." |Threesome| |Ara verildi|