otuz üç

1.8K 174 124
                                    

büyük ev, oh be!

bu bolumu ben yazmadim

°

"ya balım benim, cidden date diye kandırıp bizi dağın başına ot dikmeye çıkarttığına inanamıyorum."

doğaç'ın sabah gözlerini cemrehan'ın göğsünde açtığında çok farklı planları vardı. bir haftadır sınavlarının yoğunluğundan çok fazla vakit geçiremediği sevgilisiyle beraber ufacık yataklarına yuvarlanarak onu sevmek gibi, sonra biraz savaş alanına çevirdikleri küçük odalarını temizleyip tekrar onu sevmek gibi, biraz daha sevmek gibi ve geriye kalan bir sürü gibi fakat hiçbir gibisinde sabahın köründe zorla yaş ortalamasının kırk beş üzeri olduğu belediye otobüsüne bindirilip dağın başına çiçek ekmeye çıkmak kesinlikle yoktu.

"şu an neler neler yapıyorduk var ya. diye salladı elindeki küçük çapayı yanında diktiği çiçeğin altındaki toprakları düzelten sevgilisine. cemrehan, gülümsemesini bastırmaya çalışarak sessiz ol der gibi omuz attı. elbette ki hoşuna gidiyordu onu özlediğini söyleyip durması ama doğaç'ın onu kandırarak götürdüğü akvaryum gezintisinin bir rövanşı olacaktı tabii. -doğaç'ın da akvaryum gezmek gibi rafine bir zevki yoktu aslında. batuhan'ın sevgilisiyle beraber gitmek için aldığı iki bilet yanmasın diye kullanmak istemiş ve sevgilisinin aktivist kişiliğini kısa bir an akıl edememişti.-

"pişt." pes etmeyecekti, aklında bazı planlar vardı ama önce yolunu yapmalıydı.

"efendim." dedi cemrehan ellerini tulumuna silip çimene otururken. üstü başı hep toz toprak içindeydi ama çok dert etmedi. üzerlerine giymeleri için verdikleri turuncu tulumdu zaten kirlenen, gerçi kendi kıyafetleri kirlense bile doğaç kadar söylenip durmazdı. ayrıca en sonki buluşmaları da malumdu. cemrehan bir ara akvaryumdan balıkları kaçırmaya çalışmışırken yakalanmışlar ve yaka paça akvaryumdan atılmışlardı.

"öpeyim mi bi' tane?"

"saçmalama, insanlar bakıyor. doğaç kalksana üzerimden ya!"

elini sarışının göğüsüne koyup itmeye çalışırken yandan etrafına bakındı. onlarla ilgilenen kimse yoktu gerçi ama dudaklarını büzmüş ona yaklaşmaya çalışan sevgilisini uyuz etmek istedi. geldiğinden beri yaptığı tek şey söylenmekti çünkü, ne vardı sanki çiçek ekmekte? mis gibi date ayarlamıştı işte.

"ne bakmasından bahsediyorsun ya, yandaki teyze yarım saattir betonu kazmaya çalışıyor."

"düzgün konuşsana. hem bana şapkayı o teyze verdi, güzel olmuş muyum?" dedi cemrehan birden değişen ses tonuyla. ona güzel olduğunu söylemesi hoşuna gidiyordu. şapkasını düzelterek dudaklarını büzüp ona poz verdiğinde doğaç upuzun bir nefes verdi. ne kadar söylese de yetmeyecek kadar güzeldi. cemrehan şımartılmaya bayılıyor olabilirdi ama bir konuda eksiği vardı, doğaç onu şımartmaya daha çok bayılıyordu.

"çok." dedi içer gidermiş gibi, gibisi fazlaydı gerçi. "öpeyim mi?"

"ufacık."

"iyi tamam, ufacık."

zafer kazanmış surat ifadesiyle cemrehan'a doğru yaklaştı. kafasındaki fırfırlı şapkasının sağ tarafını aşağı çekiştirerek yüzlerini gizledi kendince. cemrehan, yaptığı salaklığa kıkırdarken doğaç uzun uğraşlarının sonunda günün en güzel öpücüğünü gülüşünden almıştı ve bırakmaya hiç niyeti yoktu.

çorabımın eşini bile bulamazken ⚣ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin