Selamlar
Uzun zamandır ağır bir depresyondaydım ve çıkış yolu olarak bir şeyler yazmak istemiştim. Bir baktım ki sayfalarca yazmışım. Ve bunu buraya da dökmek istedim. Çok düşünerek yazdım. Gerek kendi hayatımdan gerek zihnimde geçen hayallerden yazdım. İlk olarak şunu söylemek istiyorum ki çok yeniyim yazmakta. Kusurlarım varsa nazik bir şekilde uyarırsanız dikkate almaya çalışırım.
Keyifli okumalar
Başlangıç tarihimiz
Moskovaİnsan doğup büyüdüğü yerden gitmek zorunda bırakılır mı?
Çocukluğu mutlu geçip, gençliği cehenneme çevirilir mi?
Belki de aramızda niceleri bu durumda.
Mutluluk....
Sahi mutlu olmak neden bu kadar zor. Yoldan bir taş bulup verseniz bile mutlu olurdum mesela ben. Küçük şeylerle mutlu olmayı öğrenmiştim çünkü.
Şimdi gülümsemelerim hep buruk, kırık, yaralı.
Gülümsüyorum ama o bile zor geliyor, acı veriyor artık.
Meğerse insan büyüyünce çok şey değişiyormuş.
Küçükken abilerime,benden büyüklere özenirdim. Büyüyünce çok param olacak o çok istediğim oyuncakları alacağım derdim.
Şimdi ne oyuncak oynacayak yaştayım ne de almak isteyecek bir hevesim var. Zaman geçtikçe hevesi de bitiyormuş insanın böyle şeylere. Sahi öyle mi?Son kez dolaşıyordum Moskova sokaklarında. Bitiriyordu beş yıl hasret kaldığım memlekete özlemim.
Ben Turna
Turna Yadel. Annesinin yaralı kuşum diye sevdiği babası hayatını mahveden Turna.
Kahramanım diye sevdiği, çok güvendiği babası yüzünden büyümek zorunda kalan , içinde hâlâ yaşayamadığı çocukluğu olan Turna. Bir çoğumuz da böyle değil mi zaten . Büyümek zorunda bırakılan.
Bazı kızların babaları onların süper kahramanlarıymış. Her istediği alınan asla bağırıp çağırmayan. En önemlisi onları sevip koruyan.
Peki ya ben?
Babasına sarıldığında bile terslenen, yanağından öpmeye çekinen, onlarca kızdan biriydim.
Hani babalar masallardaki süper kahramanlardı. Neden benim masalımı bitirdi. Baba sevgisi görmeden büyüyen kızları kimse yıkamaz derdi anneannem. Gerçekten yıkılmıyor muyuz? Yoksa sadece lafta mı?
On sekiz yaşına yeni girdiğim zamanlarda zorla gitmiştim Rusya'ya. Ne o görmemesi gereken görüntüleri görmüştü. Ne de ben yaşamamam gereken iğrenç şeyler yaşamıştım.
Zaten az çok tahmin etmişsinizdir. Beş yıl kaçtığım gerçek tam olarak bu değildi aslında. O gün babam benim katilim,ben onun yüzünden katil olmuştum.
Gidip desem emniyete bilincim yerinde değildi, hatırlamıyorum bile diye. Yine de suçluyum değil mi?
Peki ya baba demeye dilimin varmadığı o varlık ölmeseydi, sürünseydi diyorum bazen.
Ama her gün tecavüz olaylarından dolayı öldürülen onlarca genç kızların katilleri en fazla iki üç ay hapis cezasına çarptırılıp para karşılığında çıkarılıyor. Bu kadar mı değersiz bizim canımız?Yürüyüş alanından çıkıp eve doğru yürümeye başladı.
Çok da yabancı değildim bu sokaklara. Annem burada çalıştığından dolayı bir süre burada yaşanmıştık. Şimdi onsuz burada nefes almak zor geliyordu.
On yaşlarında yan komşumuzun oğlu vardı Maker. En yakın arkadaşımdı hâlâ öyle. Şimdi mesleğinde başarılı bir psikolog.
Abim burada ona emanet etmişti beni. O zamanları çok hatırlamıyordum kafam yerinde değildi. Maker sayesinde toparlanmışım, uzun sürmüştü ama eskisinden daha iyiydim.Kısa bir duştan sonra kalan eşyalarımı toparlamaya başladım. Sonunda valimi kapatarak kapının önüne koydum. Yanımda çok eşya taşımayı oldum olası sevmezdim.
Krem şortumun üzerine kahverengi bir tişört geçirerek takılarımı taktım. Yüzük takmayı çok severdim.
Sırt çantamın içerisine gerekli ihtiyaçlarımı koyarak başıma da şapkami geçirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARDİL
General FictionGönülden sevenlerin tek ayrılığı ölüm diyorlar. Sahi bizden niye olmadı Ferhat?